Cumhurbaşkanlığı seçimi ve İslam coğrafyası!

Dünyanın en kanlı hesaplaşmalarının devam ettiği, Şiddet olaylarının yaşandığı Müslüman ülkelerinde, ramazan ayını ve bayramını geride bırakırken kan ve gözyaşı ve akmaya devam ediyor.

Dünya ülkeleri ise gözleri önünde yaşanan bu büyük acıya karşı adeta kör, sağır ve dilsiz kesiliyor. Üç maymunları oynuyor.

Şiddet olaylarının hiç dinmediği ve devam ettiği Müslüman coğrafyasında acı ve gözyaşı, ne yazık ki tüm şiddet ile devam ediyor.

Irak, Libya, Suriye, Yemen, Filistin ve Mısır'da yaşanan şiddet olaylarında, günde ortamla hergün bin insan hayatını kaybediyor.

ABD, BM, AB ve Arap Birliği sessizliklerini korurken, tek Türkiye sensin ve avazının çıktığı kadar haykırıyor. Mazlum İnsanları sesi soluğu olmaya çalışıyor.

Binlerce insan vatanını terk etmiş, mülteci olarak çadırlarda, yollarda sefalet içerisinde canını kurtarma telaşında yaşıyor.

Bugün ölmediğine sevinen, canını kurtaran, açlıkla, sefaletle içerisinde ölümü bekliyor.

Farklı bölgelerinde düzenlenen saldırılarda binlerce insan bir hiç uğura hayatını kaybediyor.

Kendi ırkını, yandaşını, soydaşını gözünü kırpmadan, hunharca, barbarca, öldürüyor.

İşin ilginç yanı, öldürende Allah diyor, ölen de Allah diyerek hayatını kaybediyor.

Bu örgütler, Batılı ülkelerin Emperyalizm veya yayılmacılık, politikalarına resmen alet oluyorlar.

Böl, parçala, çatıştır ve yut taktiği uygulayan ülkelere adeta hizmet ediyorlar.

Dünyada yaklaşık 60’a yakın ülkede çoğunluğu Müslümanlardan oluşan 1,5 milyar Müslüman var.

Ve bu ülkelerin büyük bir bölümünde savaş, kan gözyaşı, zulüm ve anarşik oyların pençesinde kıvranıyor.

Müslümanlar aralarındaki sorunları halledip bir araya geldiğinde karşı tarafı rahatsız ediyor.

Bu birlik bu sıkıntıları yenecek ve ortadan kaldıracak tek bir ülke var oda Türkiye’dir.

İslam âlemi bir araya gelmeli, sorunlarını çözmeli ve birlikte hareket etmeyi başarmalıdır. Bunu da ancak Türkiye gerçekleştirebilir.

Güçlü Türkiye güçlü, iktidar ve muhalefeti ile ancak gerçekleştirebilir, tabiî ki muhalefet kendisine gelebilirse.

10 Ağustos tarihinde ilk Cumhur kendi başkanını kendisi bizzat seçeceği için âdete milat olacaktır.

Bu vesile ile bu seçim eski Türkiye ile yeni Türkiye arasında yapılacak bir tercihtir.

Başbakanın rekor bir oyla seçilmesi Türkiye’nin gücüne güç katacağı gibi, ülkemiz üzerinde hesapları olanların heveslerini kursaklarında bırakacaktır.

Bu açıdan İslam âlemi bir araya gelmesi, sorunlarını çözmesi ve birlikte hareket edebilmek için, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ilk turda Cumhurbaşkanı seçilmesi gerekir.

Güçlü hükümet, güçlü iktidar ve güçlü Cumhurbaşkanı ile ancak hayat bulur.

Müslüman ülkelerde akan kanın durması için, yaşanan şiddet olayların son bulması için Türkiye’deki seçimler bu denli önemli kılmaktadır.

Türkiye bu iktidar döneminde, hem kendi bulunduğu bölge sorunlarıyla ilgilenen hem de dünya siyasal sisteminde birtakım değişiklikler talep eden bir ülke olarak öne çıkmıştır.

Erdoğan’ın İslam dünyası ve genel dünya politikasına ilişkin tasavvurunu yansıtan açıklamaları, dünya kamı oyunda ses getirmektedir.

Bu çerçeveden bakıldığında, Türkiye’nin de bölgesindeki sorunlar konusunda duyarsız kalmasının mümkün değildir.

Cumhurbaşkanı adayları Recep Tayyip Erdoğan ile Ekmeleddin İhsanoğlu arasındaki farka bakarak hangisinin Türkiye’yi ve İslam dünyasını temsil ettiğine bakılmalıdır.

Cumhurbaşkanı olmaları durumunda Türkiye’yi dış politikada hangi istikamete yönlendireceği sorusunun cevabı da bu çerçevede ele alınmalıdır.

Saygılarımla,