Türkiye - Irak İlişkilerinde Gidişat

Duygu SUCUKA 

Çok değil, daha geçen yıl bu ayda, yani 2016 Ekim ayında, Başika krizi nedeniyle Türkiye-Irak ilişkileri son derece gergindi. Türkiye, Musul yakınlarındaki yerleşim yeri olan Başika’ya asker göndermiş, Irak Hükümeti bu duruma kızmıştı.

Türkiye’nin hareketi İŞİD tehdidine karşı idi. Ancak Irak Hükümeti, Türkiye Musul’u alacak şeklindeki söylentilere kulak veriyordu.  Türkiye Cumhurbaşkanı bir söz ediyor, Irak Başbakanı bir cevap veriyor ortam iyiden iyiye geriliyordu. Tam da o tarihte, o gergin günlerde Bağdat’ta idim. O gerginliğin Irak’ta iş yapmakta olan Türk firmalarına, şirketlerine, çalışan Türk işçilerine nasıl yansıdığına bizzat şahit olmuştum. İçeriden sokağa çıkamaz durumda idik. Türkler büyük baskı ve tehdit altında idiler. O zamanki o yaşanmışlıkları “Irak’ta Demokrasinin Gözyaşları” adlı kitabımda tüm ayrıntılarıyla vermeye çalışmıştım.

İki kez yaşanan Başika krizleri dışında, Irak’taki Şii otorite ve diğer sebepler nedeniyle Türkiye-Irak ilişkileri hep kötüye gitmiş, Türkiye’nin ticaret ve turizm hacmi olumsuz yönde etkilenmişti. Sadece 2016 yılının ilk altı ayında Türkiye’nin Irak ticaret hacmi %19 civarı bir düşüş göstermişti. 2010 yılından sonra gerek ticari gerekse diplomatik ilişkiler tablolarda olumsuz seyrediyordu.

Devlet yönetimleri arasındaki gerginliklere rağmen, Irak halkının Türkiye sevdası en üst noktada idi ve bu durum rakamlarda mevcuttur. 2015 yılında Türkiye’de konut edinen ülke vatandaşlarının başında Iraklılar yer almaktadır. Bu ilgi halen devam etmektedir.

Gelelim bugüne. O gün karşılıklı ortam geren o liderler, o söylemlerinden tam bir yıl sonra bir araya geldiler. Irak Başbakanı Haydar el Abadi, 25 Ekim 2017 günü (dün) Türkiye’ye geldi, Cumhurbaşkanı ve Başbakanla birer görüşme yaptı. Ticaret hacminin artırılması, Kerkük-Ceyhan boru hattının işletilmesi bu görüşmelerdeki ana detaylar olarak yansıdı. Gerçi bundan önce de 2017 Ocak ayında Türkiye Başbakanı Irak’a gitmişti ve iki ülke arasında ilk yumuşama o zaman yaşanmıştı. Başbakanımızın Irak temaslarının önemli olduğunu ve olumlu sonuçlar yaratacağını o zaman da yazmıştım.

Stratejik bir öneme sahip olan Kerkük-Ceyhan boru hattında 2010 yılında inisiyatif Türkiye’ye geçmişti. Türkiye-Irak ilişkileri iyi değilken boru hattı Barzani’ye açılmış, Irak Hükümetinin karşı olmasına rağmen Türkiye Barzani’ye bu konuda prim vermişti. Barzani Kuzey Irak petrolünü Merkezi hükümetin karşı olmasına rağmen bu boru hattından taşıyarak batıya satıyordu. Petrol gelirleri onun bölgesel yönetimini ayakta tutmaya yetiyordu.

Türkiye, bir Irak hükümetinden yana duruşuyla, bir Barzani’den yana duruşuyla zikzak yaptığı Irak politikasında çoğu zaman yanlış yapmıştır.

Ortadoğu’nun ABD destekli Barzani’si, Kuzey Irak’ta bir referandum yapacağım dedi ve yaptı. Türkiye buna baştan sessiz kaldı. Çünkü karşılıklı menfaat beklentileri söz konusuydu. Türkiye’de daha kısa süre önce yapılan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi referandumunda Barzani evet desteği vermişti. Irak Hükümeti ise Irak’ın bölüneceği endişesiyle referanduma karşı çıktı, Bölgesel Kürt Yönetimini zora sokacak tedbirler aldı.

Kuzey Irak’taki yerleşim yerlerinde, bilhassa Kerkük ve diğer Türkmen kentlerinde, 2003 yılındaki ABD işgali sırasında nüfus daireleri yağmalanmış, demografik değişiklikler yapılmış, bölgedeki Türkmen ve Arap halkları çeşitli yöntemlerle bölgeden uzaklaştırılmış ya da sindirilmiş, bugün %98 evet çıktı denilen Barzani referandumunun sonucu daha o günlerden hazırlanmıştı.  

Barzani 25 Eylül 2017 tarihinde referandum yapıp %98 evet aldığını açıkladı. Sonrasında, yakın gelecekte toprak bütünlüğü yönünden sıkıntıya gireceğini anlayan Irak-İran-Türkiye bir araya gelmeye başladı. Türkiye Cumhurbaşkanı kısa süre önce İran’a gitti. Ki uzun yıllardır iki ülke arasında hiçbir diplomatik yakınlık yok iken. Devamında Irak Başbakanı Türkiye’ye geldi. İki ülke arasında ilişkilerin düzelmesi gündeme alındı. Bu şekildeki bölgesel dayanışmaya belki yakın gelecekte Suriye de dâhil olacaktır. Olması gereken de budur. 

Barzani’nin referandum tartışmaları yoğunlaştığı zaman, ‘Kuzey Irakla çok büyük ticaret hacmimiz var, olumsuz etkilenmemek adına sessiz kalmayı tercih edelim’ düşünceleri de yükselmişti Türkiye’de. Her fikir özgürdür ancak sınır komşusu olan Irak Hükümeti ile diplomatik ilişkileri sıcak tutmak ve ticaretini artırmak yerine, Irak Hükümeti ile sorunlar yaşayan Bölgesel Kürt Yönetimiyle diyalog geliştirmek Türkiye için doğru tercih olmamalıydı. Bu yapıldı yıllarca ve şimdi ters rüzgârlar esiyor.

Birçok kez yazdım, birçok kez dile getirmeye çalıştım. İslam dünyasının orta noktası olan Ortadoğu’daki bu dağınıklık, ülkeler arasındaki bu dayanışma eksikliği, bu soğuk savaş, maalesef batıyı Ortadoğu’ya taşımış, İslam ülkeleri batıya yem olmuştur. Bunun sonucunda Ortadoğu halklarının yaşamı eziyet, cefa, ceza, sürgün, mahkûm, ölüm olmuştur.

Barzani referandumunun sonucunda, Ortadoğu’da sınır komşularının soğuk savaşları yerini meltem rüzgârlarına bıraktı. Bu gelişmelerin Ortadoğu halklarına olumlu yansıması ve Türkiye-Irak ilişkilerinin daha iyiye gitmesi, devamında diğer komşu ülkelerle de çıkarlarımız doğrultusunda iyi ilişkiler geliştirilmesi umudunu beslemek durumundayız.