Modern zamanda Müslüman'ın manevi damarını kurutan... "Haram Lokma"

Dr. Mehmet Zeki UYANIK
 

                  İnsanoğlu dünyaya kulluk görevi ile gönderilmiştir. Ancak aynı zamanda kendisinin ve sorumlu olduğu kişilerin nafakasını temin etmek için çalışıp helal lokma kazanması ile de sorumlu tutulmuştur. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de bu hususta şöyle buyrulmaktadır: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin." (Bakara, 2/168.)

                        Bir başka ayeti kerimede ise; "Size rızık olarak verdiklerimizin helal olanlarından yiyiniz.”(Bakara, 2/87.) emredilmektedir. Bu ilahi emrin hikmet ve gayesi ise insanın dünya ve ahiret mutluluğudur.

                        Bu bağlamda İslam, çalışmayı ve helâl lokmayı farz telakki etmiş. Kişinin kendisinin ve ailesinin nafakasını temin etmek maksadıyla meşru yoldan çalışıp kazanmasını da ibadet kabul etmiştir.

                        Helale dayalı emeği ve alın terini kutsal ve ibadet kabul eden İslam, harama dayanan kazancı ise yasaklar, dünya ve ahiret huzursuzluğunun sebeplerinden kabul eder. Zira kişinin midesine giren her rızık ya saadete veya hüsrana götürür. Çünkü yediği, içtiği kişinin fiziki halini etkilediği gibi kişinin maneviyatını ve ruh dünyasını da etkilemektedir. Bundan dolayı  midemize indirdiğimiz gıdalar karnımızı doyurduğu gibi ruhumuzu da beslemektedir. Nitekim yüce Mevla bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Helal  şeylerden yiyin ve güzel işler yapın." (Mü'minun,2/51) Bu ayet bizleri helal lokma yemek konusunda uyarmış ve bu konuda hassas olmayı tavsiye etmiştir. Ayrıca bu ayette helal yemek ile salih amel işlemenin peş peşe zikredilmesi Allah’ın rızasına uygun amellerin ancak helal lokma ile mümkün olacağına bir vurgudur. Yediğimiz gıdalar, içtiğimiz sıvılar helal ise bedenimize şifa, ruhumuza huzur, soframıza bereket olur ve manen Allah'a yakınlaştırır. Bu lokma ile büyüyen nesiller de aileye ve topluma hayırlı olur. Ancak haram lokma mümini manen Allah'tan uzaklaştırır. Dahası haram lokma ile beslenen vücuttan Allah’ın rızasına uygun amel pek sadır olmaz.

                        Buna göre İslam, hırsızlık, gasp, içki, kumara faiz, rüşvet, müşteriyi aldatma gibi insanın dünya ve ahiret huzurunu bozan her türlü gayrı meşru kazancı naslarla yasaklamıştır.

                        Binaenaleyh mümin kimse helalından kazanmak ve helalına harcamak zorundadır ki helal haram hassasiyeti kişiyi manen diriltir ve felaha kavuşturur. Nitekim büyük mutasavvıf Abdülkâdir Geylânî  bu hususta şunu söyler: Haram yemek kalbi öldürür, helâl yemek ise ihyâ eder. Lokma var seni dünya ile, lokma var seni âhiret ile meşgûl eder. Lokma var, seni Hâlık Teâlâ’ya rağbet ettirir.

                        Mahmud Sâmî Ramazanoğlu da: Eğer ağza konulan lokma helâl değilse, o kimse ihlâslı ve huzurlu olamaz.” buyurur.

                        Hz. Mevlânâ da, “Helâl mal, sahibini helâle sevk eder ve haramlardan korur; haram mal da sahibini harama meylettirir.

                        Eskiden gönül ehli, hak dostları, şöyle derlermiş: “Yerken ağzınıza girene, konuşurken ağzınızdan çıkana dikkat et.

                        İslam'ın nasları ve hak dostları bunu söyler ancak  insanın huzur vesilelerinden biri olan helal lokma hassasiyeti modern zamanda her geçen gün İslam dünyasında ve Müslüman'ın hayatında zayıflamaktadır. Helal lokma anlayışı gittikçe Müslüman'ın yaşantısında anlamını yitirmektedir. Bu durum Hz. Peygamberin, "Öyle bir devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak." (Buhari, "Büyu"' 7.) hadisini hatırlatmaktadır.

                        Öyle bir dönemi yaşıyoruz ki, "para gelsin ama nereden gelirse gelsin" anlayışı gittikçe Müslüman'ın hayatına hakim olmaktadır. Para kazanma ve güç hırsı, Müslüman'ın sağ duyusunu, helal lokma hassasiyetini, kanaatkarlığını, sabrını her geçen gün biraz daha yozlaştırmakta ve zayıflatmaktadır.  

                         Öyle bir dönemi yaşıyoruz ki, insanın nefsini dizginleyen ve onu terbiye eden haram helal duygusu bazı kimselerde ve kesimlerde pek bir anlam ifade etmez oldu. Çok kazanma, ve harcama, lüks yaşama arzusu asrımızda insanımızın tabiri caizse fabrika ayarlarını, ferdin fıtratını bozdu, toplumun manevi damarlarını kuruttu.

                        Toplumsal sıkıntılarımızın, ailevi problemlerimizin, manevi huzursuzluklarımızın, artan suç ve günahların temel sebeplerinden birisi ve de en önemlisi şüphesiz helal lokma hassasiyetinin zayıflaması ve onun yerine hırs ve haramın almasıdır. Bu durumda edilen duaların ve ibadetlerin kabul edilmemesine bir sebep olmaktadır.

                        Hasan b. Sabit'in şu hatırlatması ile bitiriyorum: "Haram kazançla evlerini genişletenler kabirlerini daraltmaktadırlar."

                        Selam ve dua ile...