İman Nimeti ve Mesuliyeti…

Dr. Mehmet Zeki UYANIK

Bir insan için Allah’ın bu âlemde bahşettiği en büyük nimet, şüphesiz ki imandır. Zira iman, insanı hem fani hem de baki dünyada yani hem dünyada hem de ahirette mutluluğa kavuşturacak olan yegâne zenginliktir.

İnsanın gönlü ancak kalpte var olan bu iman ile huzur bulur. Çünkü iman, kalbin nuru, ruhun gıdasıdır. Bu anlamda insan için iman’ın önemi kelimelerle ifade edilemez çünkü iman bir hayattır. İmansızlık ise ölümdür. O halde diyebiliriz ki: “Bu dünyada iman eden zindanda da olsa bahtiyar, iman etmeyen saraylarda da yaşasa zindandadır.”

İnsan için hayat kabul edilen bu iman’ın bir takım esasları vardır. Kur’an-ı Kerime ve Hadislere göre îman esasları amentü duasında ifade ettiğimiz gibi altıdır. Biz bu duayı okurken şunu söylemiş oluyoruz.

"Ben Allah'a, O'nun meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe, Kaderin (iyi ve kötü her şeyin yaratılışının) Allah’tan olduğuna inandım. Öldükten sonra dirilip mahşerde (hesap yerinde) toplanmak haktır ve gerçektir. Şahitlik ederim ki, Allah’tan başka ilâh yoktur ve yine şahitlik ederim ki, Hz. Muhammed O'nun kulu ve peygamberidir".

Bu esasları bilip kabullenmek imanın temel şartıdır. Bu esasların hepsine inanmadıkça kişi iman etmiş olmaz. Bunlardan herhangi birini inkâr etmek ise imanın nurundan ve güneşinden mahrum kalmaktır. Nitekim Kur’an-ı Kerimde bu hususta mealen şöyle buyrulmaktadır: “Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaba iman ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkar ederse tam manasıyla sapıtmıştır” Nisa, 4/136.

O halde insanın en büyük zenginliği olan imanın kabul ve muhafazası için kutsal değerlere saygılı olunmalıdır. Bunun yanında bu değerlere sövülmemeli, bu kutsal değerler aynı zamanda hafife de alınmamalıdır. Zira bu tarz durumlar imana zarar vermekte, insanı da hak yoldan uzaklaştırmaktadır.

O halde İmana aykırı düşen, imana zarar veren ve imanlı hayatı zedeleyen,

“Allah gelse elimden alamaz.”

“Allah Baba kızar”

“Burası Allah’ın unuttuğu yer”

“Seninle cennete bile girmem”

“Seninle cehenneme bile giderim.”

“Kader utansın, kahpe kader”… gibi ve benzeri cümlelerden sakınmamız gerekir.

Aynı şekilde helalı haram, haramı da helal yapmamak gerekir. Zira bu da imana zarar vermektedir.

Bütün bu söz ve cümleler imana zarar verdiği gibi aynı zamanda da evli kimsenin nikâhına da zarar vermekte ve dinen yuvasını yıkmaktadır.

İşte bunun içindir ki eskiler yeni evli gençleri bu hususlarda ikaz eder ve şöyle hatırlatmalarda bulunurlardı: "Evlâdım, artık evlendin, nikâh sahibi oldun. Bu nikâhını koruman, kollaman şarttır. Bunu koruyup kollamanın yolu da; aslâ dîne, îmana, kitaba ve sâir mukaddesâta sövmemek, küfretmemek, saygısızlıkta bulunmamaktır. Şayet öfkelenince küfretme gibi kötü bir alışkanlığın var idiyse, sakın bundan sonra bunu devam ettirme! Artık sen nikâhlı, evli bir mü'minsin; hâl ve hareketlerinle birlikte ağzından çıkan sözlere de dikkat etmelisin. Allah korusun, eğer böyle bir küfür sözü ağzından kaçarsa; hemen imâna dönmek için kelime-i şahadeti getir. Pişmanlık duyarak tevbe istiğfar et ki, giden imânın kaybolan nikâhın tekrar yerine gelsin."

O halde kalpteki iman ışığının hiç sönmeden parlaması hatta giderek ışığının artması için söz ve ammelerimize dikkat edelim dahası bunun yanında imanımızı kuvvetlendirmek için sâlih amelleri ihmal etmeyelim geleceğimiz olan çocuklarımıza da bunu aşılayalım.

Ve unutmayalım ki güzel amel ve ibadetlerle beslenmeyen iman zayıflar, zamanla da kaybedilme tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir.

Bir ayet meali ile bitiriyorum “İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele.”Bakara, 2/25.

İman nurunu muhafaza etme ve ununla emaneti teslim etme duası ve temennisi ile...