Siyasi liderlerin bir kısmı Diyarbakır Mardin ve Van Büyükşehir Belediyelerine Kayyum atanmasına tepkili. Onlar gibi düşününce bende kayyuma tepki gösteriyorum. Ama onlar gibi düşünemiyorum

Çünkü geçtiğimiz günlerde bu zevatların il binalarında ve partilerine mensup önemli şahısların ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda bayrak flama afiş vs. nin dışında ele geçirilen uzun namlulu silahlar, el bombaları, eyp yapımında kullanılan mühimmatlar ele geçirildi. Daha geçtiğimiz aylarda Mardin Valiliği tarafından 29 ili tahrip gücüne sahip bomba yapımında kullanılan malzemenin ele geçirildiği belirtildi. Sürekli dağa inip çıkan parti yöneticilerini veya önemli isimleri saymıyorum. Sadece bu saydıklarım bile onlar gibi düşünmemem için yeterli sanırım.

Geçtiğimiz gün bir arkadaş sosyal medya hesabımdan konuyla ilgili yaptığım durum paylaşımına “Sen kendine bir de müslümanım diyorsun.” şeklinde bir yorum yazmış. Bende kendisine sizin sevdiklerinizi sevmemek bizi islamdan mı çıkarıyor şeklinde cevap verdim. İstanbulda kaldığım süreçte benim gibi kürt olan Hakkari’li bir ev arkadaşım şöyle demişti 2015 seçim arefesinde. “HDP’ye oy vermeyenler kürt olamaz.”

La ben Kürt oğlu Kürt’üm de siz kimsiniz?

Ben Allah’ın “Sizi farklı dillerde ırklarda renklerde yarattım ki birbirinizle kardeş olasınız” ayetine iman ederim. Bunun dışında ki söylemler umrumda bile değil. Hoş umrumda olmayan söylemlerin diğer versiyonu da batıda ki Türk ırkçı kafalar tarafından söyleniyor da (aynı b*kun laciverti misali) ama hamd olsun ırkçılığın her türlüsünü ayaklarımın altına alıp şu ayete kulak verdim.

“Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır.” (Hucurat-13) 
Yani diyorum ki, sizin ırk, renk, dil taassubunuz umrumda bile değil. Benim için asıl olan Alalh katında değerli olanlardan olabilmektedir.

Neyse asıl mevzuya gelirsek. Vatan dediğin topraklar bir zamanlar üç ktaya yayılmıştı. Beni en çok üzen ise üç kıtaya nam salmış bir imparatorluktan 783. 562 km² hapsedilmiş olmamız. Evet hapsedilmiş diyorum çünkü...

Birinci dünya savaşında İngilizler Hicaz Valisi Şerif Hüseyine giderek “Osmanlı zaten hasta adam öldü ölecek gel bizimle ol sana burada krallık verelim. Zaten Hilafette sizin hakkınız osmanlı bunu sizden gasp etti.” diyerek Şerif Hüseyini kandırdı. Sonra Şerif Hüseyin’in ağzı ile Osmanlı’ya bir mektup gönderdiler. “İngilizler hicaza girdi Mekke'ye doğru ilerliyorlar.” Bunu duyan Osmanlı kutsal topraklara halel gelmesin diye. Hemen Fahrettin Paşa komutasında hazırladığı orduyu Hicaza gönderdi. Ordu Medine’de İngiliz ve (kandırılmış) arap askerleri tarafından ablukaya alındı. Günlerce haftalarca çadırlarda hapis tutulan Osmanlı askerinin saçı sakalı uzadı islendiler pislendiler. Salgın hastalık riskine karşı İngilizler Osmanlı askerinin saçını sakalını kesme kararı aldı. Yahudi ajan Sarah bu kadar uğraşacağınıza Osmanlı askerlerinin saçlarına sakallarına benzin dökün ve yakın. Hem daha kolay olur hem o kadar uğraşmamış olursunuz. Yanan asker kendini şu havuza atsın ve böylece bu kadar uğraşmaktan kurtulursunuz fikrini ortaya attı. İngilizler bu teklifi kabul etti ve aynen söylenilen yapıldı. Saçı sakalı yanan asker kendini can havli ile havuza atıyordu. Ancak suya siyanür atılmıştı. Sudan çıkan askerin bir müddet sonra gözleri görmemeye başlamıştı. O askerler vücutlarına yaralar açılarak çöllere salındı kör bir şekilde. Hani tarihte askerleri ölmesin diye onlara çekirge yediren komutan var ya işte o Fahrettin Paşa’dır.

Biz Hicaz’ı bu şekilde kaybettik sevgili dostlar. Kutsal topraklar bizi bitirmek isteyenlerin oyunları ile elimizden kaydı gitti. Bu sadece kaybettiğimiz uçsuz bucaksız Vatan topraklarının bir bölümünün hikayesi. Kaybettiğimiz diğer beldelerde daha ne hikayeler var kim bilir.

Şimdi birilerinin oyunları ile bizi daha da küçültmek ve bitirmek isteyenlere karşı devlet haklı olarak Kayyum atıyor. Bazı rantçı siyasilerimiz (hangi akla hizmet siyasi olmuşlarsa) bu karara sözde masum bir söylem olan “Halkın İradesi” ile karşı çıkıyor öyle mi? Ulan sevgili siyasiler kusura bakmayın da bunu öyle halkın iradesi vs olarak geçiştirecekseniz en hafif tabir ile size söyleyecek sözüm şudur.

Hadi ordan...