Malum Zihniyet

Veysi ERKEN

En başta yazayım. “Malum Zihniyet” ile kast ettiğim “Kur’an ve Hz. Peygamber’in s.a.v. sünnetini/ örnekliğini” esas almayan düşünüş ve yaşayış tarzıdır.

Zihniyete bu şekilde baktığımızda İslam’dan bizi kimlerin uzaklaştırmaya çalıştığını daha kolay anlarız.

Bugün batı denilen anlayışta “Din” -isterseniz buna Hıristiyanlık deyin- yerine “kültür” diye bir kavram ikame edilmiş ve bu zihniyet ile toplum şekillendirilmiş ve şekillendirilmeye çalışılmıştır.

Bu zihniyet sadece “batı” denilen coğrafyalarda ilkelerini ve kurallarını inşa etmemiş, “devşirdiği Elemanları”yla da başka yerleri de şekillendirmeyi gerçekleştirmiştir.

Bunun farkına varanların bir kısmı bir nebze de olsa karşı koymaya çalışmış ve çalışıyorlar.

Mesela, Türkiye’de “Vahiy Kültürü” diye konferanslar veren merhum Ruhi Özcan ve benzerleri toplum hayatının Kur’an ve Sünnet temelli inşa edilmesi gereğini dile getirmiştir.

Benzer çalışmalar az da olsa Asya coğrafyasında yankı bulmuş ve Ferid Alatas “Sosyal bilimlerde Alternatif Söylemler” diyerek Batının batıl kıstaslarını/ ölçütlerini ve dayatmalarını sorgulamıştır.

Batı zihniyetinin dayatmalarını reddeden yok değil. Elbette vardır. Üzülerek belirtmeliyim ki, ülkemizde bu dayatmalar ve İslam’dan uzaklaştırmalar hala devam ediyor. Buna karşı direnenler azalıyor.

Bu mel’un zihniyeti sadece bir partiye mal ediyor değilim.

Maalesef bu zihniyet hemen hemen her parti ve yapıya sirayet etmiştir. Varlığını en çok günümüzün ittihatçı zihniyetinde olan yapılarda devam ettirmektedir.

Bu zihniyetin nasıl devam ettiğini anlamak için “ittihatçı” denilen yapılanmayı ve kurucularını bilmek gerekir.

Bilindiği üzere kurucular bir zihniyetin oluşumunda etkilidirler. Etkisi yeni ikamelerle zaafa uğrayabilir.

Bunun en tipik örneklerinden ikisi “safevi” ve “haşhaşi” anlayışlarıdır.

“Safevi” anlayışı Şah İsmail ile tamamen ilke ve kural yönleriyle şekil değiştirmiştir. Bunu daha geniş öğrenmek isteyenler bu konuyu derinlemesine incelesinler.

İkinci anlayış olan “haşhaşilik/tapınakçılık” ilke ve kurallarıyla varlığını her türlü tapınakçı zihniyetin içinde devam ettirmiştir.

Bu bağlamda ittihat ve terakki de nasibini almış ve bu yapının kuruluşunda masonik yapı önemli derecede söz sahibi olmuştur.

Yahya Kemal "İttihat ve Terakkî kadar bin türlü zihniyeti, bin türlü yaratılışı, bin türlü emeli bir araya toplamış ve dağılmamış, bilâkis, zaman geçtikçe daha ziyade top­lanmış ve kuvvetlenmiş siyasî bir cemiyeti Avrupa'­nın ve Asya'nın tarihinde göstermek imkânsızdır. İttihatçı ittifakının içinde en dinsiz masonlar yanında en şedîd İslâm İttihatçıları; en geniş insaniyetçi ve medeniyetçiler yanında en dar kafalı milliyetçiler bu­lunduğu gibi, en seciyeli tanınmış adamlarla seciye­sizlikleri herkesçe malûm adamlar, maddî menfaatlerden uzak, temiz vatanperverlerle vurguncular ve harb zenginleri yan yana ve biribirini çok sever olarak görülüyordu. Böyleyken İttihat ve Terakkî dağılmadı. Bu terkibi Talat vücuda getirmiştir." Yahya Kemal, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım, 3. baskı, 1986, s. 171-176. biçiminde tavsif etmiştir.

Altı yılda ülkemize 10 milyon kilometre toprak kaybettiren bu zihniyet maalesef bugün de varlığını devam ettiriyor ve her olumlu icraata karşı çıkıyor. Tarihi derinliklere uzanmaya gerek yok. Yetmişli yıllardan itibaren bu zihniyetin karşı çıkmadığı bir proje göremezsiniz.

Maalesef bu yapı ve zihniyet en çok CHP ve türevlerinde devam ediyor. Bu zihniyet tarih boyunca “tahripkâr” olmuştur. Olmaya devam ediyor. Kanal İstanbul bunun tipik son misalidir.

Bunu içindir ki, bu zihniyette olanlarda komplo, kumpas, şantaj, yalan, hile ve hurda eksik olmaz.

Zira bu yöntemler “malum zihniyet”in temel usulleridir.

Fetö bu işin içinde deniliyor. Bu yöntemleri kullanan hangi yapılanma bu işin içinde olmadı ki. Bu zihniyet hangi işin içinde değil ki.

Bu zihniyetin türevi olan ve fetö denilen habis ve şeytani anlayış bireylerin ve örgütlerin sağından, solundan, önünden, arkasından girerek onları ifsad ediyor, etmeye devam ediyor.

Hâsılı kelam, bugünü anlamak için dünü okumak ve “malum zihniyeti” anlamak ve çözmek gerekir.

Dünü okuduğumuzda “malum zihniyetin” türevi olan bütün örgütlerin bu ülkeye yapabileceği bir iyilik vardır. O da kendilerini feshetmeleridir.

Tabii ki, malum zihniyete iltisak edenlerin tamamı kendini feshetmesi gerekir. Umarım ki, bir kere de olsa bu milletin hayrına iş yaparlar…

Selam ve Sabırla…