Mardin’de Bereket Neden Yok Oldu?

Murat Süleyman ERDEM 

Bereket denilince çalışmak, çalışmak denince günü ve zamanı tam ve ekonomik olarak kullanmak gerekir ki verimlilik artsın.

Verimlilik=bereket, kanaat tabi ki olması gereken en önemli kural. Ben işin daha çok verimlilik kısmını öne çıkaracağım. Eskiden sabah namazı sonrası ekmek fırınları ekmek çıkarır, lokantalar çorba ve yemeklerini hazırlar çay ocakları çayını demler, esnaf işyerini rızık duası ile açar ve rızkını beklerdi. Fakir ve kimsesizden ücret talep edilmezdi. Mardin eski kültürü yozlaşmakta ve batı illerini taklit ederek işyerlerini geç açmaktadır. Oysaki güneş burada 1 saat erken doğduğundan batı illerine nazaran daha erken açılmalı ki herkes zamandan kazanmalı sıcaklar bastırmadan, köylü ne ihtiyacı var ise karşılayıp tarlasına veya köyüne dönmeli ki ekonomik çarklar dönsün ve üretim artsın ve şehirli de kazansın. Artık sabah erken saatte açılan işyerleri bir elin parmaklarını geçmemektedir.

Olayın tarihsel boyutunu irdelediğimden,  örnekleme yolu ile değinmeye çalışacağım. Doğduğum ve çocukluğumu geçirdiğim ilçeden Midyat’tan örnek vermek isterim, bu yazıyı okuyan okuyucularım eminim ki bizde de aynısı vardı diyeceklerini tahmin ediyorum. Zira vereceğim örnek bölgesel bir gerçeklik idi.

Eskiden Midyat’ta sabah namazı sonrası erkekler işine gider. Kadınlar ise evin avlusu ve önünü süpürür ve temizlerdi hava sıcak olduğundan sabah serinliğinde işlerini halleder ve sıcak havada da serin taş avluda taş ve topraktan yapılan oturma yerlerinde oturup sohbet edip, dinlenirlerdi. Bu şekilde hem zamanı iyi kullanır verimli bir şekilde çalışırlar ve sıcak havada da zorunlu olmadıkça dışarı çıkmayarak dinlenirlerdi. Anlattığım kural sadece Midyat’ta yaşayan Müslüman Araplar ve Kürtler değil Süryaniler ve Ezidiler için de geçerli idi. Herkes işini sabah serinliğinde hal ederdi. Müslüman sabah namazını camide veya evde kılar, Süryani kilisede  veya evde sabah ayini/duasını yapar, Ezidiler ise güneş doğarken sabah duasını okur.  ticaretini yapar ve dinlenmeye çekilirdi. Sabah erken kalkmak Midyat’ta tüm dinler ve ırklar için de geçerli idi. Midyat’ta yaşayanlar istisnasız bu kurala uymak zorundaydı. Zira sıcak havada iş yapmak mümkün değildi. Kural tüm bölge için aynı zamanda geçerli bir ticaret kuralı olmuştu. Midyat’tan söz ederken İbrahim amcaya değinmeden geçmek olmaz. İbrahim amca kısa boylu bir amcamız ve komşumuzdu aynı zamanda bir fakir babasıydı. Kışın sabah namazından sonra ilk işi sobasını yakmak ve Ihlamur ve diğer bitki karışımlarını kattığı çaydanlığını yaktığı sobanın üstüne yerleştirmekti. Ayrıca çayını demler ve beklerdi. Yazın ise limonatası meşhurdu. Midyat’ın kimsesiz ve garibanları bu kuralı bildiğinden sabah namazından sonra İbrahim amcaya gelirlerdi. Onlardan ücret almazdı. Bunu bilen esnaf da kahvaltı için İbrahim amcaya gelir ve fazla kahvaltılık malzemesi getirirlerdi böylece gariban ve kimsesizlerin karnı doyar, kışın sıcak soba etrafında sıcak çayını ve Ihlamur ve bitki karışımı çaylarını içip kahvaltısını yapar,  yazın da aynı şekilde devam eder. Serinlemek için de enfes limonatalarından içerlerdi. Filiz Çay Evi ve Ammo İbrahim bir marka olmuştu. Sabah erken kalkan herkesin buluşma noktası bu isimleri unutmak mümkün değil. İbrahim amcayı rahmetle anıyorum Tam bir sosyal dayanışma örneği…

 Nitekim Gaziantep iline dikkat edin ! Gaziantep sanayide ve ticarette neden marka oldu?  Sabah namazı sonrası esnaf işyerini açtığı ve işini ciddiyet ile takip ettiği için. Gaziantep tembellik yapmayarak ve işin en iyisini yaparak kalkınmıştır. Ticari zekası olmayan veya tembel olan var ise de bu çocuk bize yaramaz deyip, devlette kadrolu bir işe yerleştirilmeye çalışılırdı. Hafta içi yoğun bir şekilde çalışıp, Pazar gününü de ailesi ve sevdiklerine zaman ayırmaktadırlar. Kısacası eşek gibi çalışıp aslan gibi yemekteler. Gaziantep’te bizdeki gibi ben filan aşirettenim ve ya ben bunun oğluyum ben nasıl bu işi yaparım serzenişini asla ama asla duyamazsınız. Gaziantep‘te her aile önce çocuğunu başkasının yanında çalıştırır daha sonra kendi yanına alır. Evine ekmek götürebilenler toplumda saygın insanlar olarak yerini almış ve maddi olarak güçlenmişlerdir. Bu da Gazianteplilerin en doğal hakkıdır.

Sabah erken kalkma ile ilgili Almanya’dan güzel bir örnek vererek bitirmek istiyorum; Almanya’da bir Müslüman sabah namazını kılmak için her sabah ezan saatinde uyanıp namazını kılmaktadır. Sabah namazı sonrası da balkonda kahvesini içmektedir. Ne zaman sabah namazına kalksa karşı apartmanda oturan Yahudi’nin de ışığını açık görür. Belli bir süre Yahudi komşunun evini izledikten sonra, kendi kendine her halde bu Yahudi komşum da sabah namazı için erken kalkıyor diye içinden geçirmekte ve Yahudi Komşusunun Müslüman olduğunu düşünerek sevinmektedir. Müslüman Yahudi komşusunun Müslüman olduğuna kanaat getirmişti. İçinden en iyisi bu Yahudi komşum ile samimiyet kurmalıyım… diyerek, içinden geçirdi . Selamlaşmaya ve bir birinin hatırını sormaya başladılar. Derken arkadaşlığı ilerletip ailece de görüşmeye başladılar. Samimi olduktan sonra Müslüman Yahudi komşusuna senin Müslüman olduğuna çok sevindim der, Yahudi şaşırarak benim Müslüman olduğuma nasıl kanaat getirdin diye sorar? Müslüman ben her sabah erken saatte sabah namazına kalkınca senin evinin ışığını da açık görüyorum, demek ki sen de sabah namazını kılmak için erken saatte kalkıyorsun yoksa her sabah bu saate neden erken uyanacaksın ki? Diye sorar; Yahudi komşusu gülerek cevaplar ben Müslüman olmadım sabah erkenden de sabah namazını kılmak için uyanmıyorum der. Müslüman merak eder. Madem Müslüman olmadın ve sabah namazı için de sabahın o erken saatinde kalkmıyorsun ve her sabah erken saatte ışıkların neden açık? diye sorar Yahudi ibretlik cevabını verir. Ben sadece dinimin gereğini yerine getiriyorum. ”Benim her sabahın erken saatte kalkmamın nedeni  Allah’ın bana ait olan rızkımı erkenden göndermesi içindir başka bir amacım yok” diye cevap verir. Müslüman şok geçirmiş ve kendini sorgulamaya çoktan başlamıştı…

Sevgi ile kalın…