Parti Yönetimlerinin Seçimin Sonucundan Alması Gereken Mesajlar

Veysi ERKEN

Seçimin sonuçlarını her birey farklı bir şekilde değerlendirir ve yorumlar.

  1. tavır benim için de geçerlidir. Tabii ki, değerlendirmelerde “değer yargıları” ve “bakış zaviyesi” etkilidir.

Özellikle 91 seçimlerinden beri seçim sonuçları hakkında değerlendirmelerde bulunuyorum.

Bu süreç içinde bizim asıl kimliğimizi oluşturan İslam’a yaklaşma ve yaşama derecesi ile onun yerine zihinlere kodlanmış kimliklerin etkili olduğunu görüyoruz.

Öncelikle şu ayeti iyi bir şekilde anlamalı ve bilmeliyiz.

Cenabı Allah “ Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim’in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kuranda, Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size MÜSLÜMAN adını veren O’dur. Artık namaz kılın, zekât verin, Allah’a sarılın. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır. Hacc-78

Ayette açık bir şekilde bizi MÜSLÜMAN olarak adlandıran Cenabı Allah’tır. Bu bizim değişmez ve tevhidimizi sağlayan kimliktir.

Siyonist haçlı zihniyeti bu tevhidi kimliğin önüne başka kimliklerin geçmesi için milyar dolarları harcamış ve harcamakta olduğunu görmemiz gerekir.

Seçimleri bu gözle tahlil ettiğimizde İslami hassasiyeti olanların yaşama derecesine göre başarılı veya başarısız olduğunu görüyoruz.

24 Haziran seçimlerini de bu şekilde okumak mümkündür.

AK Parti ve MHP’nin İslami hassasiyeti artarken diğerlerinin azaldığını görüyoruz.

MHP’nin reklam filminde “la galibe İllallah” ayeti kitlelerde öze dönüşün başlangıcı olarak algılanmış ve yıkım ekibinin bütün çabalarına rağmen oyunu arttırmıştır.

AK Partiyi iktidarda tutan bu hassasiyette adaylar bazında zafiyet görülmüş, bazıları fetö ile iltisaklı kabul edilmiş ve sonuç buna göre şekillenmiştir.

Buna rağmen cumhur ittifakı başarılı olmuştur. Tabii ki, daha yüksek başarı elde edilebilirdi.

Seçim sonuçları CHP, Saadet ve Meral’in partisi için hezimet olmuştur.

Özellikle Meral’in partisinde “yüzünü güneşe çevirmek” ve “tülbent”i başa bağlama yerine ”müzede muhafaza” etme açıklaması kaybın başlangıcı olmuştur.

Özellikle Meral Akşener’in darbecilerde şikâyetini geri çekmesi ve bunu topluma izah edememesi sonucun oluşumunda etkili olmuştur.

CHP malum bir zihniyettir.

Az da olsa nötr tavır sergilemiş, İslami hassasiyete sahip olduğunu ve bu değerleri yaşadığını gösterememiştir. Bu zihniyetle iktidar olma durumu asla söz konusu olamaz.

Muharrem İnce’nin ben çocukluğumdan beri Cuma namazı kılarım, başörtüsü sorunu bir daha yaşanmaz söylemi tam inandırıcı olmazsa da etkili olduğu görülmüştür.

Saadet’e gelince değerlerinden tamamen kopmuş bir görünümle CHP’nin ipine sarılmış ve malum yere çakılmıştır.

HDP’ye gelince farklı bir kimlik üzerine konumlandırılmış olduğunu bilmeyen yok. Elli yılı aşkın bir süreç içinde bir kimlik oluşturulmuş ve korku tabanlı bir duruş sergilenmiştir.

Korkunun hâkimiyetinin azaltıldığı yerde oy kaybı yaşanmış yerine farklı bir kimlik ikame edilmiştir. Özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara gibi illerde düşkünlük anlayışına hâkim olanlar HDP’ye monte edilmiştir.

HDP de diğer partiler gibi reklamlarında başörtüsü motifi kullanmış ve bazı yerlerde etkili olmuştur.

Hâsılı kelam Türkiye’de MÜSLÜMAN kimliği tekrar ön plana çıkmaya başlamıştır elhamdülillah. Bu kimlikle Türkiye nizamı âlemi kuracaktır inşallah...

Sonuç olarak, bütün partilerin yönetimlerine çağrımız şudur.

Türkiye’de iktidar olmak istiyorsanız MÜSLÜMAN kimliğini gösteriş ve kandırma için değil gerçek anlamda yaşayınız ve yaşatmaya çalışınız. O zaman “iktidar” partiler arasında daha kolay bir şekilde el değiştirir.

Yoksa Yılmaz Özdil gibi Recep Tayyip ERDOĞAN’dan CHP’ye kayyum atamasını beklersiniz.

Selam ve Sabırla…