Yılın Babası Olmaya Layık Yörük Ali

(Bir Kız Kaçırma Olayı)

Konuyla ilgili yargı süreci devam etmekte olduğundan, konu üzerinde sadece sosyolojik anlamda bir analiz yapmaya çalışacağım.

Kurban bayramından 3-4 gün sonra (2018 Ağustos) vuku bulan olayın özeti şöyle:

Yörük Ali Mersin ili nüfusuna kayıtlı, kış aylarında Torosların Akdeniz yamaçlarında, yaz aylarında ise iç Toroslarda, Konya’nın Hadim, Taşkent ilçeleri civarındaki yaylalarda göçebe yaşamı sürmektedir. Koca Yörük unvanını hak eden bu Yörük beyi, son derece uygar, medeni, beyefendi kişiliğiyle iyi bir aile babası. 10 çocuğunun hemen hepsini evlendirmiş. Bir Yörük olarak sahip oldukları, gittikçe azalan ve kaybolmaya doğru giden bu kültürün temsilcileri arasında onu daha da ön plana çıkarmış. Mesela develerle göç artık neredeyse kalmamış durumda. Ama onun bir kervan oluşturacak kadar devesi, büyük sürüleri, hatırı sayılır bir obası var. Göçünü hep develerle yapıyor, Torosların zirve yaylalarındaki konar-göçer hayatını çok seviyor, kış ben buradayım diyene kadar yaylalarda kalıyor. Yörük olmanın hakkını veren bir Yörük ailesi denilebilir bu aile için.

Ailenin küçük kızları, obaya yakın bir köyde yerleşik hayat süren birileri tarafından 29 Ağustos 2018 günü kaçırıldı. Yörük Ali olayı şu şekilde özetliyor:

Bizim kız çadırın olduğu yerin ötesindeki tepenin arkasında keçi güdüyorken oluyor bu iş. Kız ablasıyla telefonda konuşurken bunlar gelmişler, ağzını tıkayarak, silah göstererek zorla kaçırmışlar. O sırada ablası yere düşen telefondan onun bağırışlarını duyunca hemen beni arıyor, baba kızın başında bir iş var, yetiş diyor. Ben de o tarafa doğru koşup baktığımda bir aracın kaçtığını gördüm. Hemen jandarmaya haber verdim, biz de bir taraftan aramaya başladık. Jandarma bir taraftan biz bir taraftan o gece tüm dağ yollarını dolaştık, sabaha karşı saklandıkları yeri bulduk ve kızımızı kurtardık. Bunlar bu işi yaparız yanımıza kar kalır diye düşündüler demek ki. Biz Yörüğüz diye arkamız yok, kimsemiz yok.

Yörük Ali’nin son sözleri yaralamıştı beni. 

***

Yaklaşık 2 ay kadar önce Yörük Ali’nin çadırında bir çalışma yapmıştık. O dağları, o yolları, o vadileri, o doğayı görmüştük. Torosların zirvelerinde yaşam koşulları zordur. Doğa çok güzeldir ama keskindir, sarptır, acımasızdır. Her sürücünün araç kullanamayacağı, her aracın gidemeyeceği yollar var oralarda. İşte o yollarda, bu baba, kaçırılan kızını kurtarmak için gece demeden, karanlık demeden sabaha kadar dolaşıyor, kızını arıyor, sonunda buluyor. Kızını alıyor zorbalardan bağrına basıyor. Sonrasında ise hukuki yollardan hak aramaya başlıyor. Diyelim ki; öncelikle adalet yerini bulmalı, sonrasında böyle bir baba yılın babası ilan edilmeli.  

Biz Yörükleri ve göçerleri çalışmaya başladığımızda, konup göçtükleri yerlerde, geçtikleri yollarda ormanlara zarar verdikleri söylenmiş, bu nedenle orman birimleri ve yerel idarecilerle sorunlar yaşadıklarını görmüştük. Ayrıca sürüleri yayla otlaklarını, meraları kullandığı için civar köylüler onların köy yakınında konaklamalarını istemiyorlar. Bu tür sorunlar onların çevreyle ilgili yaşamsal sorunları. Bunun gibi birçok sorunlarını biliyorduk, onun ötesinde yukarıdaki gibi bir kaçırma olayına ne tanık olmuş ne de duymuştuk. Türkiye’de sıkça rastlanan ama çokça duyulmayan vakalardır kaçırma olayları. Fakat burada konuya birkaç açıdan bakmak gerebilir.

Bir baba düşünün, kızının kaçırıldığını duyunca tehlikeli yollara, acımasız doğaya aldırış etmeden gece boyunca iz sürüyor ve kızını buluyor. Kızı gönüllü kaçmış olsaydı peşinden gider miydi? Hem kız gönüllü olsaydı silah söz konusu olur muydu? Üstelik de yeni evlenmiş ve yeni ayrılmış ama resmen nikâhlı olan bir bayan böyle bir tablo yaşanmasına müsaade eder miydi?

Gerek burada gerek başka yerlerde köylüler tarafından istenmeyen Yörük-göçerler taciz ediliyor gibi bir düşünce hâsıl olsa, yani konuya bu açıdan bakılsa, bunun da daha önce hiçbir örneğine rastlanmadı. Olayın iç yüzü her ne ise bulup değerlendirip ona göre karar vermek yargının işidir.   

Dağlarda özgürce yaşamaya tutkun, üreten, ülkesine bağlı, devletiyle barışık bu insanlar, bu topluluk, sahip oldukları kültür, her yönleriyle dünya kültür mirası listesinde yer almalı diye çaba sarf edilmesi gerekirken, onlara sahip bile çıkmamanın bilincine varılmalıdır artık.

Toplum vicdanını yaralayan, duyan herkesi inciten bu kaçırma olayında Yörük sivil toplum örgütlerinin ilk başta tepkisiz, duyarsız kalması da dikkatlerden kaçmadı. Sivil toplum olmak adına irdelenmesi gerekli bir sosyolojik vakadır bu durum. Bu tür adi toplumsal vakalara tepki vermek için Yörük ya da Yörük Derneği olmak gerekmiyor. Ancak bugün doğudan batıya yüzlerce Yörük derneği var. Örgütlenme konusunda sıkıntı yaşadıkları birçok mercide eleştirilmektedir. Bu olayda dahi örgütlenememenin en iyi örneği sergilenmiştir maalesef. Gönül ister ki sivil toplum gerçek manada sivil ve özgür olsun.

Yörük Ali ailesine geçmiş olsun diyor, böyle olayların bir daha yaşanmamasını temenni ediyor, bu olayın kahramanı Yörük babasını yılın babası olmaya aday gösterelim diyorum.