Yine Yardımcı Doçentlerin Dramı

Veysi ERKEN

Değerli dostlar;

Zaman zaman bazı konuları tekraren gündeme getiriyorum.

Özellikle bazı konuların gündeme taşınmasından hoşlanmayanlar oluyor.

Ve haysiyetsiz ifadeleri mebzul bir şekilde kullanan kişiliksiz kişilere muhatap oluyoruz.

Bu konulardan biri de Yardımcı doçentlerin feryadı ve dramı konusudur.

Bundan sonra bu konu çözülene kadar aynı yazıyı tekrar tekrar yayınlayacağım inşallah.

Haysiyetsizler istemese de.

Ben şuna inanıyorum.

Hz. Alinin ifadesiyle “haksızlık karşısında susanlar hem hakkını hem de şerefini kaybeder”

Bu bağlamda haksız bir çalıştırma tarzı olan ve son düzenleme ile unvan gaspına sebep olan “Dr. Öğretim üyeliği” ile ilgili konuyu gündemden düşürmemeye çalışacağım.

Değerli dostlar bu konu ile ilgili duruşum yeni değildir.

Üniversitede “Öğretim Görevlisi” olarak işe başladım. Üniversitede göreve başladığım dönemden önce doktora alanım gereği ilgili mevzuatı anlamaya çalıştım ve Yrd. Doç. Kadrosunda çalıştırılma tarzının bir nevi kölelik anlayışına istinat ettiğini fark ettim. Bu sebeple öğretim üyeliği kadrosuna geçmek istemedim. Ancak çalıştığım kurumda öğretim üyesi sayısı bir elin parmağı kadar olmadığından bu kadroya geçmeyi kabul ettim. Doçentliğe bir sefer müracaat ettim. Jürilerin oluşturulma, tarzı ve işleyişi haksızlıklara yol açtığından ikinci sefer müracaat etmedim.

O günün yöneticileri şahittir.

Yazıyı fazla uzatmak istemiyorum.

Mevcut uygulamaya baktığımızda 2547 sayılı kanununa göre araştırma görevlisi (33. Madde), öğretim görevlisi, uzman, okutman, doçent, profesör kadrosunda çalışanlar hiçbir çalışma yapmasalar bile görevleri sürekli bir şekilde devam eder.

Sadece Yrd. Doç (Dr. Öğretim Üyesi) tek taraflı sözleşme ile çalıştırılır (sözleşme esasında iki taraflı olur).

Bu garabeti ortadan kaldırmak ve Yrd. Doçentlere vaat edilen 4200 ek gösterge için (Devlet Bahçelinin başbakan yardımcılığı yaptığı dönemde) düzenleme sözü verilmiş, kanun hükmünde kararname çıkarılmış ama hiçbir düzenleme yapılmamıştır.

2011 yılında 3. Dereceden birinci dereceye kadar terfi ile ilgili düzenleme yapılmış ( bu tarihe kadar yrd. Doç 3. Dereceden yukarı terfi edemiyorlardı) ama çalıştırma garabeti devam ettirilmiştir.

En son Cumhurbaşkanı bu çalıştırma garabetini gündeme taşımış ve Yrd. Doçentlik tamamen ortadan kaldırılacak demiştir.

Ancak taşeron işçilere kadro verildiği bu dönemde Yrd. Doçentlerle ilgili yapılan düzenleme (cumhurbaşkanının sözü hilafına) ile kölelik düzeni pekiştirilmiş, unvan gaspı söz konusu olmuştur.

Mevcut kölelik düzenlemesinin mimarı sayılan Mustafa Elitaş’ın ve buna parmak kaldıranların vebali büyüktür.

Hasılı kelam yrd. Doçentlerle ilgili mağduriyet ve haksızlık 2547. Sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle başlamış ve bütün iktidarlarca devam ettirilmiştir.

Son düzenleme mağduriyet arttırılmış ve cumhurbaşkanı yanıltılmıştır.

Benzer yanıltmalar hala devam ettirilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı etrafında yer alanları (Vekil ve Bürokrat) çek etmelidir ki, yanılgılar ve yanıltmalar olmasın. Yeni mağduriyetler oluşturulmasın.

Sonuç yerine.

Buradan bütün mağdurlara sesleniyorum.

Bu mağduriyet düzenine sessiz kalmayınız. Sesinizi taraf olabilecek herkese, vekillere, bürokratlara ve diğerlerine duyurunuz. Çaba harcayınız.

Hiç olmazsa taşeron işçiler gibi bir kadroya sahip olmak için konuyu dillendiriniz, gündemde tutunuz ve mağduriyetle ilgili sesinizi Sayın cumhurbaşkanına ulaştırınız.

Şuna inanıyorum ki, sesinizi duyurursanız cumhurbaşkanı mağduriyete bigane kalmaz.

Aksi takdirde kölelik düzeni devam eder.

Selam ve sabırla…