Çocuğun Üstün Yararı: Habercilikte Etik Bir Dönüşüm Çağrısı

Diyarbakır, geçtiğimiz günlerde Türkiye haberciliğinin pusulasını yeniden “etik” yöne çevirmek için güçlü bir çağrıya ev sahipliği yaptı.

Abone Ol

İzmir Ekonomi Üniversitesi ve UNICEF iş birliğiyle, Avrupa Birliği destekli ACAR Projesi kapsamında gerçekleştirilen “Medya Çalışanları İçin Çocuk Hakları Çalıştayı”, sadece bir eğitim faaliyeti olmanın ötesindeydi; gazetecilikte vicdanın, sorumluluğun ve insan onurunun yeniden hatırlandığı bir buluşmaydı.

Mardin’den, Midyat Turabdin Gazeteciler ve Yazarlar Derneği olarak biz de bu önemli programa katıldık. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen meslektaşlarımızla deneyim paylaştık ve en önemlisi; “çocuğun üstün yararı” ilkesinin sadece hukuk metinlerinde değil, haber odalarının tam merkezinde karşılık bulması gerektiğini tartıştık.

Etik Zirve: Çocuğun Sesi ve Onuru

Çalıştay boyunca en çok altı çizilen kavram, Doç. Dr. Altuğ Akın’ın ifadesiyle gazeteciliğin merkezine yerleşmesi gereken bu temel ilke oldu. “Çocuğun üstün yararı”, yalnızca “zarar vermemek”ten ibaret değildir; çocukların medyada hak temelli, onurlu ve saygılı bir biçimde temsil edilmesini zorunlu kılar.

UNICEF Türkiye İletişim Uzmanı Tülay Güler’in şu sözleri, aslında mesleğimiz adına bir manifesto niteliği taşıyordu: “Haberlerde çocuğun sesine yer vermek, travmatize etmeyen bir dil kullanmak ve çözüm odaklı haberciliği benimsemek…”

Yıllardır çocuk haberlerinde sıkça karşılaştığımız mağduriyet temelli, sansasyonel ve kimi zaman istismar kokan anlatımların yerine, onarıcı ve insani bir dilin yerleşmesi şarttır. Unutmamalıyız ki, medyanın dili, çocuğun onurunu ya yüceltir ya da çiğner. Bu, bizim tercihimiz ve sorumluluğumuzdur.

Hukuk, Akademi ve Dijital Riskler Üçgeni

Çalıştay, etik kuralların yanı sıra konunun hukuki ve dijital boyutlarına da ışık tuttu. İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi’nden Av. Benan Molu, çocuk haklarının bir “lütuf” değil, hukuki bir zorunluluk olduğunu hatırlattı. Haberlerde ifade özgürlüğü kadar mahremiyet hakkının da korunmasının altını çizdi.

Prof. Dr. İncilay Cangöz ise etik dönüşümün kalıcı olması için STK’lar, üniversiteler ve medya arasında güçlü bir iş birliğinin gerekliliğini vurguladı. Akademinin rehberliği, sahadaki gazeteciliğin etik zeminini sağlamlaştırmak için elzemdir.

Dr. Sarphan Uzunoğlu’nun uyarısı ise çağımızın yeni risklerini gözler önüne serdi: algoritmik önyargılar, sosyal medyada çocuk temsili ve kontrolsüz “influencer gazeteciliği”… Günümüzde çocukları sadece sokakta değil, ekranda da korumamız gerekiyor. Dijital çağ, etik gazeteciliği yeni ve karmaşık bir sınavla karşı karşıya bırakıyor.

Uygulamaya Dökülen Vicdan: Atölye Pratiği

Bu çalıştayı özel kılan şey, katılımcıların teorik bilgileri hemen pratiğe dökme imkânı bulmasıydı. “Yaratıcı Medya Atölyeleri”nde gazeteciler, çocuk haklarına duyarlı haber metinleri, sosyal medya içerikleri ve kısa videolar üretti. Uyuşturucu bağımlılığı ya da korunma hakları gibi hassas konularda yapılan bu uygulamalar, gazetecilikte etik refleksleri güçlendiren değerli birer vicdan egzersizi oldu.

UNICEF’in küresel deneyimi ve İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin akademik birikimiyle gerçekleşen bu buluşma, bölge gazeteciliği adına yeni bir referans noktası yaratmıştır.

Sonuç Yerine: Artık Mazeretimiz Yok

Gazetecilik, sadece olanı aktarmak değil; aynı zamanda toplumun en savunmasız kesimlerinin sesini duyurmak ve haklarını savunmaktır. Çocuğun üstün yararını gözetmeden yapılan her haber, etik açıdan bir eksikliktir, vicdanımızda bir boşluktur. Diyarbakır’dan yükselen bu çağrı, sadece bölgesel değil, ulusal bir vicdan ve meslek çağrısıdır.

Artık mazeretimiz yok.

Her başlıkta, her cümlede, her karede çocuğun üstün yararı gözetilmelidir. Bu, sadece insani veya etik bir tercih değil; iyi gazeteciliğin ta kendisidir.

Başka bir yazıda görüşmek dileğiyle,

Saygılarımla,