İSTANBUL (AA) - Sürdürülebilir beslenmenin önemine dikkati çekmek için bir dizi etkinlik serisi başlatan Güvenilir Ürün Platformu, alanında uzman diyetisyenler ile bir araya geldi.

Güvenilir Ürün Platformu'ndan yapılan açıklamaya göre, sürdürülebilir beslenme ve üretim üzerine farkındalık oluşturmak amacıyla diyetisyenler ile başlatılan etkinlik ve eğitim serisine Kocaeli kentinden başlandı.

Etkinlikte konuşan Güvenilir Ürün Platformu Danışma Kurulu Başkanı Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı ve Diyetisyen Dilara Koçak, sürdürülebilir beslenme ile ilgili ipuçları verdi.

Güvenilir Ürün Platformu Danışma Kurulu Başkanı Dr. Samancı, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine bakıldığında, dünya nüfusunun yüzde 90'ının beslendiği 100 ürünün arılar tarafından tozlaştırıldığının görüldüğünü aktardı.

Samancı, "Örnek verecek olursak, buğdayın yüzde 100'ü, elmanın, brokolinin, soğanın, ayçiçeğinin yüzde 90'ı, pamuğun yüzde 80'i ve kayısının yüzde 56'sı arıların yaptığı tozlaşma ile sağlanmaktadır. Besin zincirinde bu kadar etkin rol alan bu değerli canlılara gözümüz gibi bakmalıyız. İklim krizi, kentleşme, tarım ilaçları gibi birçok faktörün sebep olduğu doğa tahribatının önüne geçmezsek yok olmaya devam edeceğiz. Einstein'ın da dediği gibi 'Arı yoksa yaşam da yok.'Ekosistemin devamlılığı ve arıların neslinin tükenmesinin önüne geçmek adına endüstrileşmede kontrollü ilerleme düşünülmeli. Aksi takdirde doğa felaketleri yaşanmaya ve ekolojik denge bozulmaya devam edecek." değerlendirmesini yaptı.

Propolis başta olmak üzere tüm arı ürünlerinin antioksidanlar açısından oldukça zengin ve insan sağlığı açısından da çok önemli olduğuna işaret eden Samancı, "Vücutta her gün hücre atıkları oluşur ve bu atıkları vücuttan uzaklaştıracak olan ise antioksidanlardır. Doğada bilinen en güçlü antioksidan gıda ise propolistir. Güçlü bir bağışıklık için hem çocukların hem de yetişkinlerin saf Anadolu propolisi içeren bir özütten düzenli olarak tüketmeleri tavsiye edilmektedir." ifadelerini kullandı.

- "Haftada yaklaşık bir kredi kartı büyüklüğünde plastik tüketiyoruz"

Diyetisyen Dilara Koçak da yıllardır birey beslenmesi üzerine çalıştığını ve bireylerin sağlıklı, dengeli, yeterli beslenmeleri için diyet listeleri planladığını, artık bunun yanında gezegeni, havayı, suyu, toprağı beslemenin de oldukça önem taşıdığını ve çalışmalarını bu alanlara da yoğunlaştırdığını aktardı.

Hem insan hem de gezegen sağlığı için sürdürülebilir beslenmeyi önemsediğini vurgulayan Koçak, şunları kaydetti:

"FAO'ya göre, sürdürülebilir beslenme, besleyici olduğu kadar güvenli, sağlıklı ve düşük çevresel etkiye sahip olmalıdır. Bu beslenme şekli kültürel olarak kabul edilebilir, adil, ekonomik, herkes için ulaşılabilir, gıda güvencesine katkı sağlayan ve nesillerin devamı için olması gereken yaşam biçimidir. Örnek verecek olursam; kırmızı et üretimi, yenilebilir birim protein başına, kuru baklagillere göre 20 kat daha fazla toprak kullanımı gerektiriyor ve 20 kat daha fazla sera gazı emisyonuna neden oluyor. 2009 yılı itibarıyla sağlıklı bir yetişkinin tüketmesi gereken günlük 56 gram protein sınırı aşıldı ve dünya ortalaması 68 grama ulaştı. Peki bizler ne yapmalıyız? Besin çeşitliliğini arttırmalı, yeterli ve dengeli beslenmeli, tabağımıza ihtiyacımız kadar besin almalı, özellikle kırmızı et ve işlenmiş et tüketiminizi azaltmalı, bitkisel protein kaynaklarına yönelmeli, meyve ve sebze tüketiminizi artırmalı ve çevre dostu besinler seçerek, gıda israfını azaltmayı hedeflemeliyiz.

Haftada yaklaşık bir kredi kartı büyüklüğünde plastik tükettiğinizi biliyor muydunuz? Evet, yanlış duymadınız. Plastik yiyoruz. Hatta bu plastik sadece insan sağlığını bozmuyor. Gezegenimizi da tahrip ediyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı verilerine göre, dünyada her yıl 12 milyon ton plastik atık denizlere karışıyor. Ne yazık ki o bölgede yaşayan 134 tür deniz canlısı da bunları tüketiyor. Aslında çözümü bizim elimizde. Tek kullanımlık plastikleri azaltmak, onların yerine tekrar kullanılabilir şişelerden satın almak çevreye verdiğimiz zararı minimuma indirmeye yardımcı olacak. Buna 'dur' demekse bizim elimizde."