Eski Zaman...

Kalemi alıyorum elime, yazacağım diyorum, yazacağım ama kalemim beni nereye götürürse...

Bu zamandan uzaklaşmalıyım diyorum, komşunun komşuyu tanımadığı, hatta kardeşin kardeşi unuttuğu, samimiyetin ve dostluğun yok olduğu bu zamandan uzaklaşmalıyım...

5 yıl, hayır.. 10 yıl, hayır... 100 yıl öncesine gitmeliyim belki de...

Ve soğuk bir kış günü ; Gökyüzünün kırmızı - beyaz ışıldaması sokakları aydınlatıyor. Kafamı kaldırıp yukarı bakmak istiyorum. Yağan kardan gökyüzünü göremiyorum.

Midyat’tayım. İlerliyorum... 1 Metreyi bulan kar kalınlığında ilerlemeye çalışıyorum. Damlardan aşağı atılmış karlar sokak kenarlarında birikmiş, ortada geçilebilecek bir yol , mahalleli kar küreği ile temizlemiş.

Dondurucu bir soğuk , zemheri, tipi var gökyüzü görünmüyor. Bu dondurucu soğukta ne yapmalıyım? Başımı sokacak bir yer bulmalıyım ... Bu kapıyı çalmalı, hayır bu kapıyı... Kim alır ki beni içeri. Rastgele çalıyorum bir kapıyı , Kapı açılıyor " Ehlen ve Sehlen¹ " diyor kapıyı açan orta yaşlı adam , soru sormadan içeri alıyor. Nasıl Olur? "Kimsin, Necisin" bile demeden...

Tek odalı eve giriyorum. Bir sıcaklık vuruyor yüzüme. Yanan sobanın hemen arkasına oturtuyorlar beni. "Hoşgeldin" diyorlar. Çayır çayır yanan sobaya bir odun daha atılıyor. Ama sobanın sıcaklığından çok odadaki ailenin sıcaklığı ısıtıyor beni...

Yüzleri gülüyor, evlerine gelen misafirin sevinci yansıyor gözlerine. Yemeğim geliyor önüme, "Açsındır" diyorlar , "Buyur Allah ne verdiyse" . Bir ağlama sesi , bebek ağlıyor. Annesi beşiği sallıyor ve susuyor.

İsmim diyorum, ismim Halil benim. Bende Mehmet diyor orta yaşlı adam. Mehmet diyorum, beni içeri aldınız,                "Evet" diyor. Ama kimsin nesin demeden. "Evet" diyor "Ben doğru olanı yaptım, insanlık bunu gerektirir. Bu soğukta, bu kara kışta gelen içeri alınmaz mı? Seni Rabbim yolladı..."

Sobanın üzerinde demlenen çayın sesini evin annesi bozuyor. Çay geliyor önüme, Pestil, Kuru Üzüm ve Ceviz. Sohbet koyu , sanki 100 yıllık dostlarım, sanki bu evin parçasıyım...

Yatağım hazır. Bir köşede ben , bir köşede Anne-Baba ve bir köşede çocuklar...

Sabah Ezanının sesi uyandırıyor beni. Bir ibrik sıcak su, havlu ve abdestimi alıyorum. Soba yanıyor yine, Namazım bitiyor.

Gitmeliyim diyorum, ama gitmek istemiyorum. Vedalaşıyorum güzel insanlarla. Bir paket uzatılıyor bana, içinden sıcak ekmeğin kokusu yayılıyor. Mehmet, "Yolun uzun aç kalma " diyor. Gittiğim zamanda bulamam ki sizin gibi insanları, burada kalmalıyım. Ama yeni zaman bırakmıyor beni elveda...

Hoşça kal samimi ve candan insanlar... Hoşça kal Eski Zaman... 100 yıl sonra yoksunuz...

1- Ehlen Ve Sehlen : Mardin Arapçasında , Dostluk ve samimiyet bildiren hoşgeldin, sefa geldin anlamında bir ifadedir.