Garbın Kini Dini ve vahşetinin temelidir

Veysi ERKEN

            Garbın kini hep dini ve vahşetinin temeli olmuştur.

            Çünkü dayandığı bir “değer”i yoktur.

            İlahı madde ve sömürgeciliktir.

            Siyonist haçlı zihniyetinin esası bu olunca her şey onlar için bir yoldur. Makyavelist anlayış da denilir bu zihniyete.

            Kölelerini, taşeronlarını, uşakların, kısaca bütün maymuncuklarını bu şekilde yetiştirir, besler ve “saldır co” der.

            İslam coğrafyasına bunun için fitneyi sokar, kardeş katlini destekler, farklı kimlikler oluşturur ve her mekanı kan gölüne çevirir.

            Mukaddesatı yoktur tek dişi kalmış canavarın.

            Tapınakçısından, haşhaşisine, fetösünden, deaşına kadar bütün örgütleriyle mukaddesatsız olduğu için katliam yapar.

            Lafı çok uzatmaya gerek yok.

            Bosna’da, Arakan’da, Suriye’de, Türkistan’da, Kafkaslarda, Balkanlarda, Irak’ta ve sayamadığım bütün coğrafyalardaki katliamın, vahşetin, ihanetin, cinayetin temelinde bu habis anlayış yatar.

            Bunları bilmek ve bertaraf etmek mecburiyetindeyiz.

            Bu gerçeği merhum Aliya yıllarca haykırmıştı.

            Uzunca bir konuşma. Garbın kalleşliğini, siyonizmin kan içiciliğini ve uşaklarının ihanetini haykırmıştı.

            Bize de görevimizi hatırlatmıştı.

            Siyonist haçlı zihniyeti görevimizi hatırlamamızı istemiyor. Uyanıp güçlenmemizi hazmedemiyor.

            Gönüllerin fatihi olmamızı asla kabullenemiyor.

            Biz Aliyanın sesine asla kulak tıkamayacağız.

            Cenabı Allah’ın vahyine göre yaşamaya çalışacağız.

Bu bizim ahdimizdir.

            İçimizdeki haşhaşilere, tapınakçılara ve işbirlikçi satılmışlara rağmen.

            İşte Aliya’nın bize haykırdığı mesajdan bir kesit:

“Ben Aliya, Aliya izzetbegoviç.

 Unutma, Türk'ün evladı! Sömürgeciler, bütün ilkeleri kendi menfaatleri için koyuyorlar ve kendi çıkarlarını korumak için denklem kuruyorlar.

Onların demokrasi dedikleri, hürriyet dedikleri, aidiyet dedikleri, barış ve hoşgörü dedikleri ilkeler, Saraybosna'da, Srebrenitsa'da, Mostar'da toprağın altına gömüldü.

Hem de çok acı hatıralarla…

 Biz, kendi çocuklarımız en azından tebessüm edebilsinler diye yaşadıklarımızı yeni nesillere anlatmıyoruz, anlatmayacağız.

 Ama sen bizim yaşadıklarımızı sakın unutma!

Onlar askerleriyle, basın ve medyasıyla, kurumlarıyla çok güçlüler. Onların güçlerinden değil, ikiyüzlü olmalarından kork.

Biz, senin kardeşin olduğumuz için öldürüldük, boğazlandık, tecavüze uğradık. Senin hafızana sahip olduğumuz için toplu mezarlara gömüldük, yok edildik.

Türk'ün Evladı,

 Bizim korumaya çalıştığımız sancak, Yemen'de, Çanakkale'de, Filistin'de, Kırım'da, Açe'de, Türkistan'da korunmak istenen sancaktı. O, ne bir dinin, ne bir ırkın, ne bir dilin, ne bir mezhebin sancağıydı. insanlığın, tek başına insan olmanın temsiliydi.

Sömürgecilerin karşısında sakın yere düşme.

Biz, Çanakkale'den sonra direnişi devam ettiren nesiliz. Sen, direnişin değil, dirilişin nesli olacaksın.

Korumak için değil, düzen kurmak için çalışacaksın.

Sen varsan biz olacağız.

Sen ayaktaysan biz yaşayacağız.

Ama unutma!

Sömürgeciler, seni tamamen Asya'ya sürmek için planlarını adım adım işletecekler. Bir gün sıra sana da gelecek.

Seni yok etmek için bin yıldır hazırlananlar, bir gün bile durmadan çalışıyorlar.

Sen Türk'sün. Bir ırk, bir din, bir mezhep değilsin, olamazsın.

 Batı, Haçlı Seferlerini düzenlerken Araplara Arap demiyordu, Türk diyordu.

Çanakkale'de Kürtleri boğazlarken onlara Kürt demiyordu, Türk diyordu.

Ne zaman ki onların çıkarı için yeni devletlere ihtiyaç duydu, Arap'a Arap demeye başladı. Seni ondan, onu senden ayırdı.

Bugün de Kürt'ü senden, seni Kürt'ten ayırmak için gece ve gündüz çalışıyor.

Türk'ün  Evladı,

Biz Boşnak'ız ama Türk'üz de. Sen de kalbimde taşıdığım acıyı taşıdığın kadar Boşnak'sın.

 Utanacak tarihimiz, saklayacak hafızamız yok.

Sırp'a karşı sorumlu olduğumuz için değil, yasayla zorunlu kılındığı için değil, kimimiz dinimiz, kimimiz milletimiz, kimimiz Kitabımız, kimimiz ahlakımız sebebiyle vicdan sahibi olduk. Birileri öyle istediği için değil, vicdan bunu tarif ettiği için hiçbir milletin diline, dinine, mezhebine karışmadık. Mezarlarını çiğnemedik, ibadethanelerini yıkmadık, kadınlarına tecavüz etmedik, bebeklerini boğazlamadık.

Sen var olmak zorundasın. Bu yüzden bir ve beraber olmak zorundasın. Sömürgecilerin tezgahıyla saflara ayrışmamalısın.

Türk'ün Evladı,

Bizi, onların bize yaptıklarını, ve sorumluluğunu sakın unutma. http://www.gazeteci.com.tr/dunya/o-yazdialiya-izzetbegovicneden-yok-edilmek-istediklerini-anlatti-h23078.html

Evet, Garbı ve katliamını unutmayacağız.

Düzenin korucusu değil, kurucusu olacağız.

Direnişin değil dirilişin nesli ve ülkesi olacağız biiznillah.

Selam ve Sabırla…