Hayat Ölümden Koparıldı

 Veysi Erken

           Müslüman hayata bir bütün olarak bakar.

Gece gündüz nasıl bir bütün olarak "gün" diye adlandırılıyorsa hayat ve ölüm düşüncesi de öyle birbirini tamamlar.

            Rivayete göre Türkiye'nin nüfusu on     beş yirmi milyon civarında olduğu dönemde, merhum Yahya Kemal Beyatlı -elçiler toplantısında- elçiler ülkelerinin nüfusları ve güçleriyle övününce en güçlü ve en kalabalık ülke biziz demiş.

            Elçiler bu ifade karşısında hayret edince merhum Yahya Kemal çünkü biz ölülerimizle sayılırız. Bizim evlerimiz ve mezarlarımız yan yanadır, iç içedir, ölülerimiz diridir, biz onlarla güçlüyüz demiş.

            Evet bu ifade doğru idi bir zamanlar..

            Biz hayat ve ölüm düşüncesini iç içe yaşıyorduk. Ölümü ve ölüm ötesini hayatın, diriliğin mütemmimi olarak yaşıyorduk.

            Ölümü yokluk değil, yeni bir hayatın başlangıcı görüyorduk ve inanıyorduk.

            Maalesef bütün alanlarda olduğu gibi hayata ve ölüme bakış tarzımızı ve tefekkürümüzü de parçaladılar.

            Kur'an eksenli tefekkürümüzü yok ettiler.

            Ölüm bizim hayatımızı tamamlayan bir unsur olmaktan çıkarıldı.

            Ölüm hayatımızdan çıkınca dünyevileştik.

             Dünyevî menfaatlerin, makamların, mevkilerin esiri ve kölesi olduk.

            Ölüm ve hayata bakışımız Kur'an'ı Kerim'e uygun olsaydı bu hale düşmezdik.

            Kur'an'ı Kerim En'âm suresinde ölüm ve hayata bakışın nasıl olması gerektiği şu şekilde ifade edilir.

"161. De ki: Şüphesiz rabbim beni doğru yola, sapasağlam bir dine, Allah’ı bir bilen İbrâhim’in dinine iletti." O, ortak koşanlardan değildi.

162. De ki: "Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin rabbi olan Allah içindir.

163. O’nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim."

164. De ki: "Allah her şeyin rabbi iken ben O’ndan başka bir rab mi arayacağım?" Herkesin yaptığının sonucu kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez. Sonunda dönüşünüz rabbinizedir ve O, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.

165. Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği şeylerde sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur. Şüphesiz rabbinin cezası çok çabuktur; yine O’nun bağışlaması ve rahmeti boldur"

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/En'%C3%A2m-suresi/950/161-165-ayet-tefsiri

             Vahyi esas alarak tefekkür etmesini bilenlere gayet açık yol gösteriyor bu ayetler.

            161. Ayette sıratı müstakim, 162. Ayette namazın, her türlü taabbudun, hayat ve ölümün Allah için olduğu belirtilir.

            Maalesef ölüme bakışımız hayatımızdan çıkarıldığı için bütün davranışlarımız dünyevileşti. Ailemiz dağıldı,

            Tabii ki, bu bilerek ve istenerek yapıldı, yapılıyor.

            Mezarlıklar bile hayattan koparıldı ki, ölüm unutulsun.

            Ölüm hayatımıza, diriliğimize anlam katmasın. Bizim gücümüz olmasın.

             Bir zamanlar medeniyetimizde mezarlık ile şehir iç içe idi.

             Şimdi mezar şehirler oluşturuldu.

 Şehirden ve hayattan kopuk mezarlıklar oluşturuldu.

            Kabirden koparıldı k. Artık hayatımızda ölüm, hesap günü düşüncesi yok.

            Hayatımız otlaştırıldı.

            Hayatımızda “esfel”e bir gidiş var.

            Bozulma ve çözülme biter mi?

             Bu zihniyetle mümkün değil.

            Çukura yuvarlanmaya devam.

            Her şeye rağmen umitvar olmak durumundayız.

            Çünkü "vela taknatu" diyor Rabbulalemin.

             Bu ayetten hareketle diyorum ki, hayatımız ölüm ile hayat bulacak inşallah.

  Selâm ve sabırla...