İlâhların Silâhları*

Veysi ERKEN

Benim kitap olarak bir tek dostum var. O da KUR’AN-KERİMDİR. Arkadaş olarak ise edindiğim bir hayli kitap var.

Arkadaş eleştirilir. Kusuru bulunur. Bu anlamda okuduğum her kitabı eleştirme hakkım vardır.

Eksik veya hata olabilir. Bunların düzeltilmesi için yazarına tavsiye ve telkinde bulunuruz.

Kitapların bir kısmı art niyetle kaleme alınmıştır. Yazanların ekseriyeti İslam düşmanıdırlar.

Bunların adı emin, Ertuğrul, Ahmet, Fatma olabilir. İslam akidesi ve Kur’an ile alakaları olmadıkları için kendi “ilah”larını pazarlarlar, İslam’ı tahribe ve tahrife yönelirler.

Bu tipler “DİN/ İSLÂM” yerine “din/kültür” ikame ederler.

Haşhaşi pensilvanya şeytanları bunun tipik misalidir. Tabii ki, şeytani çabalar yeni değildir. Hz. Âdem (a.s.) döneminden beri vardır, var olmaya devam edecektir.

Heva ve hevesini ilah edinenler özellikle güç devşirdikleri andan itibaren tahribat ve tahrifat vasıtalarını devreye sokarlar.

İşte bu çabaları izah eden çalışmalardan birisi “İlâhların Silâhları” ismiyle yayınlanmıştı.

Yıllar önce okumuştum.

Adından dolayı tekrar okuma ihtiyacını hissettim.

Bulursanız okumanızı tavsiye ederim. Piyasada var mı?

Bilmiyorum.

20 yıl önce basılmış bir kitap (1999). Yazarı, Ramazan Demir.

Kitap üç temel kavram etrafında şekillendirilen yazılardan oluşuyor.

Din, İlah ve Silah.

Köşe yazısı olması hasebiyle konu anlaşılsın diye bu üç kavramı iktibas etmekle yetineceğim. Umulur ki, okuyanlar bu konuyu Kur’an-ı Kerim mihverinde tefekkür eder.

Yazarın anlatımı ile Din: “Emir, itaat, üstünlük, ceza, yol, mezhep, adet gibi manalara geliyor. Burada en önemlisi ‘din’in “gidilen yol” anlamına geldiğini hep akılda tutalım. Hak olan bir dinin kendine has gidilen yolları olduğu gibi, batıl bir dinin de kendine has gidilen yolları vardır. Kur’an’ın “senin dinin sana, benim dinim bana” ifadesini “senin yolun sana, benim yolum bana” şeklinde de anlayabiliriz. Yani hiçbir kimse, yaptığı bir işi, dinini/ideolojisini göz ardı ederek, hesap dışı tutarak yapmaz. Yapılan her işte, kişinin inandığı (hak veya batıl) din belirleyicidir. Semavi dinler, hayatın her safhasına ve ayrıntılarına doğrudan müdahildir. Batıl dinlerde ise, sosyal kontrol güçlerinin otorite alanlarını ihmal etmemek kaydıyla, diğer alanlarda tanım yerinde ise serbestlik (muhayyerli) söz konusudur. S.13”

Yazarın bu tanımından hareketle diyebiliriz ki, gidilen yolun belirleyicisi vardır. Bu belirleyici inanıyorsak Cenabı Allah’tır, inanmıyorsak başkalarıdır. İlah kavramını bu mantıkla izah etmeye çalışıyor.

Yazar İlâh kavramını şu şekilde açıklıyor. İlah: “Mabut, tanrı anlamlarına geliyor. Mabud, kendisine ibadet edilen. İlâh kelimesinin kendisine has manası: Güç ve otorite sahibi, yasak koyma ve serbestiyet tanıma yetkisi olan, fayda ve zarar verme gücüne sahip olan. Bu manalardan anlaşılıyor ki, ilah denilen güç insana “yaşama biçimi” tayin eder. Bir insanın yaşama biçimine bakarak: Hak ( ve tek) ilah olan Allah’ı mı ilah edinmiş yahut da, Allah ile birlikte başka ilahlar mı edinmiş, büyük ölçüde fark edebiliriz. Kur’an-ı Kerim’de muhtelif surelerde, “Allah ile birlikte başka ilaha yalvarma” (Kasas 88) uyarısı vardır. Yani bir insanın, hem Allah’ı ilah edinme, hem de başka “ilah”ar edinme ihtimali/ tehlikesi vardır. Kelime-i Tevhid’de geçen “ilah” kelimesine nüfuz etmedikçe, böyle bir tehlike hep eşikte bekler. Üstelik bütün zamanlar boyu insanlar dinsizlikten daha çok şirk çukuruna düşmüştür. …. Bir ülkede İlah’ın kim (yani güç ve otoritenin kimde) olduğunu anlamak istiyorsanız, “paranın ve kadının nerede” olduğuna bakacaksınız. Kadın; podyumda, plajda, ekranda ve karşı cinsle aynı çatı altında ise; Parada; faiz, fuhuş, içki, kumar, yani kebair günah sektöründe ise, artık o ülkede, ilah edinme konusunda ciddi bir sapma var demektir. S.14-15”

Din ve ilah kavramlarını beraber aldığımızda yazar batıl ilahların silahlarını şu şekilde sıralar : “Medya, Market, Bürokrasi, Müzik, Moda, Spor, Tüketim, Eğlence... s.18” (bunlar çoğaltılabilir. Sosyal medya vs. V.E.)

Aziz dostlar “İlahların Silahları” yirmi yıl önce yayınlanmıştır. Yazar günümüzün dünyasını tasvir etmiştir.

Bugün de değişen bir şey yok. Bize “don” biçer gibi “din” biçenler var. İslam dışı yasak ve serbestiyet koyma yetkisini kendilerinde görenler var maalesef.

Bu bağlamda kendimizi sorgulamamız gerekir. Tabii ki, sorgulama “değişmeyen ilkelerle” olur. Bizler Müslüman isek kendimizi değişmez ilkeleri ihtiva eden Cenabı Allah’ın kelâmı ile yanı “Kur’an-ı Kerim”in ahkâmı ile sorgulamamız gerekir.

Kendini Kur’an ahkâmı ile sorgulamayan “şirk” bataklığına kolaylıkla düşebilir. Etrafımıza baktığımızda “müşrik”lerin “Mü’min”lerden çok olduğunu görüyoruz.

Cenabı Allah bizleri şirkten muhafaza etsin. Bizi şirk bataklığına götürmeyecek “akıl” ve “tefekkür”ü ihsan etsin.

Selam ve Sabırla…

  • İlahların Silahları, Ramazan Demir, Ankara-1999