İslam'da ve Asrımızda Dürüstlük ve Güven

            Dürüstlük ve güven, İslam ahlakında imandan sonraki en önemli erdemlerdendir ki sağlıklı toplum ve nesillerin de temelini oluşturmaktadır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz İslamiyet ile ilgili güzel bir nasihat isteyen sahabeye, "Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol" (Müslim, "Îmân", 13) buyurmuştur.

             Yüce Mevla da Kur'an-ı Kerimi'nde dürüst ve doğru olanların mükafatını şöyle haber vermektedir: “Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vaat edilmekte olan cennetle sevinin!” (Fussilet 41/30)

             Dürüstlük ve güven ilahi bir emirdir ki aynı zamanda bütün Peygamber'lerin ortak sıfatı ve  ahlâkıdır.  Aynı şekilde sevgili peygamberimizin de en önemli özelliklerinden birisidir. Öyle ki  efendimize iman etmeyen müşrikler en kıymetli mal ve eşyalarını "emin" sıfatına binaen kendisine emanet bırakırlardı.       

            Dürüstlük kavramı çok kıymetli ve değerlidir ki; "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol"(Hud, 11/112) ayeti inince Hz. Peygamber, bu ayet/sure beni kocalttı" buyurmuştur. Bu da İslam'da dürüstlük ve güvenin  ne denli öneme sahip olduğunu göstermektedir.

              İslam, Müslüman kimseyi  emin bir kişi olarak tarif eder. Nitekim Sevgili Peygamberimiz;“Müslüman elinden ve dilinden emin olunan kimsedir. (Tirmizi, "İman", 12.) buyurmaktadır.

            İslam, hayatın her alanında dürüstlük ve güveni tavsiye ederken, aldatmayı, insanları mağdur etmeyi de kınamakta ve Müslüman vasfı olarak kabul etmemektedir. Nitekim sevgili peygamberimiz; "Bizi aldatan bizden değildir." (Müslim, "İman", 43) buyurmaktadır.

              Kur'an'ın ve sünnetin bu nasları kişiye dürüstlüğü ve güveni emretmekte tersini ise kınamaktadır. Dini referanslar ve insani vasıflar bunu işaret etmekle birlikte maalesef dürüstlük ve güven duygumuz  her geçen gün biraz daha zayıflamaktadır.

            Öyle bir devir yaşıyoruz kiimandan olan söz, İslam şehir ve memleketlerinde bir anlam ifade etmez oldu. Çek, sent gibi evraklar müslümanın sözünden daha itibarlı ve kıymetli oldu. Ancak dürüstlük ve güven kavramları ciddi anlamda zayıfladığı için bu evraklar bile bir anlam ifade etmez oldu.

            Bu bağlamda üzülerek ifade edelim ki dürüstlük ve güven alem-i İslam'da öyle bir zayıfladı ki; iki Müslüman, akraba, arkadaş, komşu, esnaf birbirine güvenip kefil olamamaktadır. Gönül huzuru ile borç verememektedir. Kıymetli mal ve eşyalarını emanet edememektedir. Kimse canını, malını, ırzını gönül huzuru ile kimseye teslim edememektedir. Yani "emin" peygamberin ümmeti birbirine "eman" verememektedir.

              Oysa sevgili peygamberimiz "eman" ile ilgili şunu söylemektedir: "En hayırlınız, kendisinden hayır  umulan ve şerri dokunmayacağı hususunda  emin olunandır; en şerliniz  de kendisinden hayır ümit edilmeyen ve şerrinden de emin olunmaya kimsedir." (Tirmizî, "Fiten", 76)

              Onun için dürüstlük ve güven yaşam dünyamızda öyle bir yer edinmelidir ki İslam şehir ve memleketleri tarihteki gibi, canın, malın, ırzın emanda olduğu güvenilir bir liman olmalıdır.

            Bugün toplumsal hayatta yaşadığımız bir çok sıkıntı ve sorunun temelinde dürüstlük ve güven zedelenmesi yatmaktadır. Bu sorun ve sıkıntıların defi için iman ile eman'ı birleştirmemiz gerekir. Dahası sözde, özde, işte, niyette her yer ve alanda dürüst ve güvenilir olmalıyız. Bu bağlamda ilgili kurumlar ve Sivil Toplum Kuruluşları zayıflayan bu güzel kavramları tekrar canlandırma adına gerekli çalışmaları yapmaları belki de yapacakları başka çalışma ve projelerden çok daha anlamlı ve hayırlı olacaktır.

              Unutmayalım ki İslam eşittir dürüstlük ve güvendir. Kaybetmek üzere olduğumuz da budur. Kaybetmek üzere olduğumuz güven ise vücuttaki ruh gibidir terk ettiği bedene asla dönmez.

              Selam ve dua ile...