Bülent Arınç'ın talihsiz açıklamalarının yankısı devam ederken AK Parti MKYK Üyesi Orhan Miroğlu, Yazar Mustafa Şen, Yazar Ahmet Ay ve Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Nuh Albayrak, Haber7'ye çok önemli açıklamalarda bulundu.

Her ülkenin tarihinde, yüzleşilememiş, hesabı görülmemiş acılar vardır elbette. Bu acılar travmalar olarak yaşanır, ta ki gerçek bir yüzleşme yaşanıncaya kadar. Çok uzak tarihten söz etmiyoruz, altı yıl önce bu ülkeye büyük acılar yaşattılar.

PKK’NIN TALİMATINI UYGULADI

PKK, Kobani’yi bahane ederek Kandil’den talimat verdi, Selahattin Demirtaş da bu talimatı reddetmedi, uydu, halka çağrı yaptı, ama sokaklara dökülen halktan ziyade PKK militanları oldu.

Her tarafı yakıp yıktılar. 51 kişi hayatını kaybetti, Yasin Börü ve arkadaşlarının katledilmesi korkunç bir yas ve acı yarattı.

Diyarbakır halkı özgürlüğü sever, darbelere hep karşı çıkmıştır. Ama insanları öyle bir provoke ettiler ki, kadınlar, maalesef sanki bir zafer kazanılıyormuş gibi, Yasin Börü ve arkadaşları yavaş yavaş öldürülürken, zılgıt çektiler.

LİVANELİ DE AYNISINI YAPTI

Mardin- Kızıltepe’de akrabalarını ziyarete gelen iki insan sırf sakalları uzun diye, DAİŞ militanı denilerek araçlarının içinde cayır cayır yakıldılar.

Sonra da Zülfü Livaneli, çıktı Huzursuzluk  diye bir roman yazdı. Romanı okuyan herkes sanki Mardin sokaklarında DEAŞ çeteleri dolaşıyor sanır!

Derken  çukur/ hendek eylemleri. 700’e yakın şehit verdik. Siviller çok zarar gördü, 400 bin insan yerinden oldu. Aç susuz kaldı. Doktorlar, hemşireler öldürüldü. Türkiye zırhlı ambulans ithal etti birkaç tane.

Sayın Arınç, bu dönemi en iyi hatırlaması gereken siyaset ve devlet adamlarından biridir hatta en baştadır.

Demirtaş mahallelere kazılan çukurların başına gidip direniş çağrısı yaptı. PKK şiddeti ve terörüne açık destek verdi.

Böyle biri elbette hesap vermek zorunda. Bu bir hukuki süreç, mahkemeden çıkacak karar kamu vicdanını rahatlatır, rahatlatmaz, o ayrı konu. Ama Demirtaş, asıl kamu vicdanında çoktan mahkum olmuş biridir.

Üstelik suçu inkar etmeye devam ediyor. Zaten kolektif suç işleyenler genellikle hep inkara yönelirler, örneği çok. Demirtaş ve partisi, ulusalcı solla beraber, bütün bu suçlardan hala ve ısrarla devleti suçlamaya devam ediyorlar.

Böyle biri, trajediyi istese bile doğru anlatamaz ve anlayamaz. Suçun işlenmesinden sorumlu bir insanın bu suçun mağdurlarını anlattığını söylemek, akıl ve vicdanla bağdaşmaz.

Ben fikirlerimin bir bedeli olarak mağduriyetler yaşamış, defalarca ölümün kıyısından dönmüş biriyim. Yaşadıklarımı ancak ben anlatabilirdim.

BİR HAFIZA YAZARI OLARAK İNCİNDİM

Anlattım da. Şimdiye kadar 12 kitap yazdım. 12 yıldır AK Partideyim, Sayın Arınç’la defalarca karşılaştım. Kürtler’in yaşadığı acıyı insanın dava arkadaşından, aynı partide siyaset yaptığı arkadaşından öğrenmesi ne kadar normalse, bize Demirtaş’ın kitabını tavsiye etmesi de o derece anormal ve absürt bir durumdur. Bülent Bey’in açıklamalarından ‘bir hafıza yazarı’ olarak, bir mağdur olarak çok incindim.

DEMİRTAŞ’IN YÜREĞİ, KÜRTLERİN ACISINI YAZMAYA YETMEZ

Çünkü Demirtaş, Kürtler’in acısını yazamaz, yüreği de ve bu acıların müsebbibi bir örgüte kayıtsız şartsız bağımlılığı da buna izin vermez.

Olup bitenlere bakınca gördüğüm şudur. 15 Haziran seçimleri ve sonrasında olduğu gibi, bir kampanya yürütülüyor: Demirtaş güzellemeleri yapılarak, Türkiye’yi PKK’ya ikna etmeye çalışıyorlar.

Maalesef Sayın Arınç bu kampanyaya bilerek veya bilmeyerek destek vermiş oldu. Ben dahil, PKK gibi düşünmeyen Kürt aydınlarının isimlerini mitinglerde tek tek söyleyerek, kitlesel hayali linç provaları yaptıran Demirtaş mı yazacak bizim acımızı?

Ayıptır ve günahtır! Bülent Bey’in dinlerken içimden geçen mırıldadığım tek cümle şu oldu inanın: ‘Biz şimdi bu halka ne diyeceğiz, ne anlatacağız!

Öyle ya, dön dolaş Demirtaş’ı okumaya davete geldiyse sıra, bu mücadelenin anlamı ne o zaman?

Mustafa Şen / Araştırmacı – Yazar

YAZIKLAR OLSUN

Özgürlük düşüncesi üzerine tartışmamız gerekiyor. Bunun üzerinde mutabakat oluştuktan sonra, düşünce özgürlüğünün konuşulması gerekiyor. Bülent Arınç'ın sözlerini düşünce özgürlüğü olarak ifade edebilirsiniz, bunda sorun yok. Ama Kürtlerin sorunlarını anlamak için bana Selahattin Demirtaş'ın yazdığı kitabını öneriyorsa ben ona “Yazıklar olsun” derim.

DİĞER KİTABI DA TAVSİYE ETSİN

Siz bu yaşınıza kadar 40 senedir, 50 senedir siyaset yapıyorsunuz, Kürtlerin meselesini öğrenemediniz. Bir tane Çin virüsü geldi – Allah şifalar versin- Kovid oldunuz, o sırada bir fırsat oldu Demirtaş’ın kitabını okudunuz, Kürtlerin meselesini öğreniyorsunuz. Hiç yakışmadı, hiç yakıştıramadım. Bundan sonra bir tavsiye verecekse Selahattin Demirtaş’ın bir kitabı daha var. Onu da önerebilir.

O KİTAP BİR PEÇETE KADAR KIYMETLİ DEĞİL

Bu ülkede Kürtlerin sıkıntıları sadece onların meselesi olmadı. AK Parti Kemalizm’in toplumsal, siyasal, kültürel enkazlarını devraldığı gibi Kürt meselesinde de bir Kemalizm’in enkazını devraldı ve bu enkazı kaldırdı. Meseleye bu perspektiften bakınca Selahattin Demirtaş’ın kitabı bir peçete kadar kıymetli değildir.

EREN BÜLBÜL’ÜN ANNESİNE GİTSİN

Herhangi birisi Kürtlerin meselesini öğrenmek istiyorsa, bin tane öneri yapılacaksa, Selahattin Demirtaş’ın kitabı 999. sırada bile olmaz. Birinci sıra Diyarbakır annelerindedir. Gitsin Bülent abi, o annelere bir merhaba desin. Özür dilesin şimdiye kadar gelemediği için. 50 senedir çekilen sıkıntıları öğrenemediğini, öğrenmek istediğini de söylesin. Ya da Kürt meselesi derken Eren Bülbül'ün Kürt meselesi ya da terör örgütlerinin faaliyetlerle ne işi vardı o çocuğun. Gitsin Eren Bülbül’ün annesiyle “Bu nasıl oldu” diye müzakere etsin. Çukur eylemlerinde çocuklarını kaybeden analara, şehit düşen askerler, öğretmenler, polislerin ailelerine gitsin.

Ahmet Ay – Milat Gazetesi Yazarı

KİTAP PKK’LI TERÖRİSTLERİ ANLATIYOR

Sayın Bülent Arınç’ın bahsettiği kitabı okudum. Daha öncekini Seher kitabını da okumuştum. İki kitap da terörist faaliyetlerde bulunan Ankara ve diğer illerimizdeki patlamalarda görev alan teröristlere yazıldığını söyleyebiliriz. Demirtaş’ın bu kitaplarda abartılı manipülasyon ve duygu yüklü pasajların olmaması mümkün değil. Dolayısıyla Demirtaş her iki kitabında da PKK’yı sevimli gösterme, PKK’ya katılanların devletten dolayı mağdur olmuş gibi gösterme çabası söz konusu… Sayın Arınç’ın bu kitabı önermesinin Kürtlerin yaşadıklarını öğrenmekle uzaktan yakından alakası yok. Kürtlerin, dindarların, Zazaların hatta Kürt-Türk ayrımı yapmadan bu milletin ötekileştirilen kahır ekseriyetinin neler çektiğini öğrenmek istiyorsa binlerce kitap gösterebilirim. Bunu Selahattin Demirtaş’ın kitabından öğrenmenin ne doğru bir yanı var ne de güncel bir tarafı var.

BİR VATANSEVERE YAKIŞMAZ

Bu memlekette PKK’dan dolayı Kürtlerin yaşadığı mağduriyetleri sayın Arınç kimin kitabını okuyarak tavsiye edecek merak ediyorum. Selahattin Demirtaş’ın kitabından Kürtlerin yaşadıklarını öğrenmek değil, PKK’lıların, Demirtaş’a göre nasıl “mağdur” olduklarını öğrenmek mümkün. Bu da doğru değil. O kitapta Kürtlerin yaşadıkları değil, PKK’nın Kürtlere ve Türklere yapmış olduğu zulmün ters çevrilmiş yüzünü öğrenmek mümkün. O kitabı referans göstermek ne sayın Arınç’a ne de başka bir vatansevere yakışacak bir davranış değil.

Sayın Arınç sadece bu olayda değil birkaç kezdir devletin milletin menfaatlerine ters açıklamalarda bulundu. Bugüne kadar da geçmişin hatırına, Rahmetli Erbakan hocanın yanından görev almasının hatırına, Recep Tayyip Erdoğan’ın da yol arkadaşlığı yapmasının hatırına benim gibi pek çok duyarlı insan dilini ısırdı, yumruklarını duvarlara vurdu ama sayın Arınç’ı incitecek bir söz söylemekten hep imtina etti. Lakin sayın Arınç bir kere olsun bizim mülahazamızda bulundu. “Bu insanları daha fazla incitmeyeyim” demedi. FETÖ sürecinde söylediklerin yenilir yutulur tarafı yoktu. En son çıkıp – söylemeye dilim varmıyor- ‘ahmaklıktı’ dedi. Bunlar Milli Görüş hareketinin içinde yetişmiş bir insanın söyleyeceği laflar değil.

ARINÇ’IN AÇIKLAMALARINDAN RAHATSIZIZ

Sayın Cumhurbaşkanının da son olarak “Bunları söyleyen bir kişi benim yol arkadaşım olamaz” mealindeki sözleri de pek çok şeyi ifade ediyor. Sayın Arınç’ın söyleyeceği bir sözün nereye gideceğini hesaplaması lazım. Sayın Arınç’ın bu konuda dilinde kemik yok. Kim incinir, kime zarar gelir hiç düşünmüyor. Terör sevici, terör örgütünün siyasi kanadının başkanlığını yapan bir insanın kitabını Kürtlerin ne çektiğini öğrenmek adına tavsiye etmesinin ne mantığı var. Hiç mi bir adım sonrasını düşünmüyor. Dilim varmıyor ama acaba bilerek mi söylüyor. Diyarbakır’da yaşıyorum, burada benimle aynı görüşte olmayan insanlar da sayın Arınç’ın bu açıklamalarına hayret ediyor.  Sayın Arınç’ın açıklamalarından son derece üzgünüz, rahatsızız, Arınç’ın bu sözleri acımıza acı kattı.

Nuh Albayrak / Star.com.tr Genel  Yayın Yönetmeni

ARINÇ CÜBBESİNİ NE ZAMAN MİLLETİ İÇİN GİYECEK?

Günlerdir “anayasa” tartışması izliyoruz. CHP ve HDP öncülüğünde; İYİ Parti’nin de içinde bulunduğu partiler anayasa hazırlığı yapmış… Çalışmanın hukukî muhatabı olan İbrahim Kaboğlu, “Dört parti de katıldı; ortak ilkeler belirlendi” diyor. Daha önce Kemal Kılıçdaroğlu da benzer açıklamalar yapmıştı. Şu “Ortak ilkeler…” ifadesi de bize çok tanıdık geliyor. Zira Kılıçdaroğlu da bunu hiç dilinden düşürmüyor, özellikle “İttifak” konusunda da sık sık zikrediyor… Sağında İYİ Parti’nin, solunda SP’nin, arkasında ise HDP’nin olduğu bir “ittifak” nasıl bir “ortak ilke”de birleşiyorsa… Meral hanım, bir kere arkasına dönüp baksa gerçeği görecek ama bu gerçekle yüzleşmek işine gelmediği için bunu asla yapmıyor!

İLKESİZLİK RÜZGARININ DEVRANINA KAPILMIŞ

Bugün CHP’nin, Kandil uzantısı HDP’ye teslim olarak yürüttüğü kirli ittifakı ambalajlayarak; sürdürülebilir hale getiren İYİ Parti’dir. Ama ülkede öyle bir ilkesizlik rüzgârı estirilmekte ki; herkes bir yerlere savrulmakta, bunu da “ilke” sanmaktadır. Çoğu ayrışmanın altında, karşı tribünlerden gelen alkışlar yatmaktadır. “Arınç AKP’nin vicdanı” diyen CHP, vicdan ile ne zaman tanışmış ki vicdan dağıtmaya başlamış... 

Özgül ağırlıklı ilke abidesi Arınç da bu rüzgârın devranına kapılmış ki; PKK suflesiyle katliam talimatı veren dolaylı katilleri savunmak için cübbe giymiş.

Efendim HDP’de namaz kılanlar varmış. Buyrun şimdi… FETÖ’cüler de uçak koltuklarında bile namaz kılıyordu. Sayın Arınç’ın bu tespiti, HDP’nin terör örgütüne hizmet ettiği gerçeğini nasıl değiştiriyor anlayamadım!

Daima “murakıp” edasıyla konuşan ama hep “muarız” uçları savunan Arınç, her şeyini borçlu olduğu milleti için ne zaman “cübbe” giyecek merak ediyoruz.

Bugün gerçek ilke, Haçlı-Siyonist ittifakın ve içimizdeki uzantılarının, vatan ve millet birliğimize yönelik saldırılarına, her türlü farklılıkları bir kenara bırakarak; hep birlikte karşı koymak, dinî ve millî değerlerimizi savunmaktır.

Bunu zaafa uğratacak davranışlar, kimden ve hangi partiden gelirse gelsin ilkesizliktir…

KAYNAK: HABER7