ܡܶܠܟ̈ܐ ܘܙܘܼܗܳܪ̈ܐ ܡܰܘܬܪ̈ܢܐ ܡܼܢ ܩܰܕܝܼܫܳܐ ܡܪܝ ܐܦܪܝܡ ܡܰܠܦܳܢܐ

ܠܳܐ ܬܶܗܘܶܐ ܪܳܥܶܐ ܢܰܦܫܳܟ܆ ܕܠܳܐ ܢܶܬܦܰܠܓܽܘܢ ܥܰܠܠܳܢܰܝ̈ܟ

ܠܳܐ ܬܶܗܘܶܐ ܣܳܐܶܡ ܚܽܘܼ̈ܒܠܶܐ܆ ܕܠܳܐ ܬܶܬܩܪܶܐ ܚܰܠܳܕܺܝܬܳܐ

ܠܳܐ ܢܶܗܘܶܐ ܚܽܘܼܛܪܳܟ ܪܳܡܳܐ܆ ܕܪܳܕܶܦ ܘܡܰܥܪܶܩ ܘܰܡܒܰܕܰܪ

ܠܳܐ ܢܶܗܘܶܐ ܩܳܠܳܟ ܩܰܫܝܳܐ܆ ܕܠܳܐ ܢܶܬܒܰܥܪܰܪ ܫܳܡܽܘܥܶܗ

ܠܳܐ ܬܶܗܘܶܐ ܙܥܺܝܦܳܐ ܡܶܠܬܳܟ܆ ܕܠܳܐ ܗܰܦܟܳܐܝܺܬ ܬܶܬܩܰܒܰܠ

ܠܳܐ ܬܶܗܘܶܐ ܪܳܚܶܡ ܢܰܦܫܳܟ܆ ܕܠܳܐ ܢܰܪܦܽܘܢܳܟ ܒܰܠܚܽܘܕܰܝܟ

ܠܳܐ ܢܶܗܘܶܐ ܠܚܺܝܡ ܦܶܬܓܳܡܳܟ܆ ܕܠܳܐ ܬܶܫܡܰܥ ܠܳܟ ܐܰܟܘܳܬܶܗ

ܠܳܐ ܬܶܫܬܰܥܠܶܐ ܥܰܠ ܐܰܚܰܝ̈ܟ܆ ܕܠܳܐ ܢܶܫܬܰܥܠܽܘܢ ܥܰܠ ܡܶܠܰܝ̈ܟ

ܠܳܐ ܬܶܬܪܺܝܡ ܥܰܠ ܩܰܪܺܝܒܰܝ̈ܟ܆ ܕܠܳܐ ܢܶܣܢܽܘܢ ܪܺܝܫܳܢܽܘܬܳܟ

ܠܳܐ ܬܶܣܢܶܝܗ̇ ܠܡܰܟܺܝܟܽܘܬܳܐ܆ ܕܒܶܠܥܳܕܶܝܗ̇ ܐ̱ܢܳܫ ܠܳܐ ܙܳܟܶܐ

ܠܳܐ ܒܩܰܫܝܽܘܬܳܐ ܬܶܫܬܰܒܗܰܪ܆ ܕܠܳܐ ܐܺܝܬ ܕܰܐܚܒܳܗ̇ ܘܰܙܟܳܐ ܒܳܗ̇

ܠܳܐ ܬܰܣܠܶܐ ܠܒܰܣܺܝܡܽܘܬܳܐ܆ ܕܠܳܐ ܬܶܦܶܕ ܡܶܢ ܒܽܘܣܳܡܳܗ̇

ܠܳܐ ܬܰܒܣܶܐ ܥܰܠ ܢܺܝܚܽܘܬܳܐ܆ ܕܠܳܐ ܬܶܥܒܰܪ ܠܳܟ ܡܶܢ ܢܝܳܚܳܗ̇

ܠܳܐ ܬܰܪܦܶܐ ܡܪܰܚܡܳܢܽܘܬܳܐ܆ ܕܠܳܐ ܡܶܢ ܪܰܚܡ̈ܶܐ ܬܶܬܢܰܟܪܶܐ

ܠܳܐ ܬܶܕܚܽܘܩ ܠܰܡܝܰܬܪܽܘܬܳܐ܆ ܕܠܳܐ ܬܶܒܥܶܝܗ̇ ܟܰܕ ܪܰܚܺܝܩܳܐ

ܠܳܐ ܬܶܓܥܰܨ ܡܶܢ ܡܶܣܟܺܢܳܐ܆ ܕܠܳܐ ܢܶܓܥܰܨ ܡܶܢܳܟ ܡܳܪܳܟ

ܠܳܐ ܬܶܫܠܶܐ ܡܶܢ ܣܽܘܝܳܥܶܗ܆ ܕܠܳܐ ܬܶܬܚܰܝܰܒ ܒܽܐܘܠܨܳܢܶܗ

ܠܳܐ ܬܶܫܦܰܪ ܠܰܐܝܢܳܐ ܕܥܰܬܺܝܪ܆ ܟܰܕ ܫܳܬܶܩ ܐܰܢ̱ܬ ܡܶܢ ܩܽܘܫܬܳܐ

ܠܳܐ ܬܚܰܦܶܐ ܫܪܳܪܶܗ ܕܡܳܪܳܟ܆ ܟܰܕ ܒܳܗܶܬ ܐܰܢ̱ܬ ܡܶܢ ܪܰܒܳܐ

ܠܳܐ ܬܶܬܕܰܘܰܕ ܡܶܢ ܡ̈ܶܠܶܐ܆ ܕܰܐܝܢܳܐ ܕܰܡܩܺܝܡ ܨܶܒܝܳܢܶܗ

ܠܳܐ ܬܶܬܥܰܪܩܰܠ ܒܰܡܨܺܝܕܬܶܗ܆ ܕܰܐܝܢܳܐ ܕܰܢܟܺܝܠ ܘܰܡܨܰܢܰܥ

ܠܳܐ ܬܶܬܚܶܕ ܒܦܰܚܶܗ ܕܰܐܝܢܳܐ܆ ܕܰܬܪܰܝܳܢܳܝ ܠܶܫܳܢܶܗ

ܠܳܐ ܬܶܙܕܰܥܙܰܥ ܬܰܩܢܽܘܬܳܟ܆ ܡܶܢ ܡܰܢ ܕܢܰܦܫܶܗ ܠܳܐ ܐܰܬܩܶܢ

ܠܳܐ ܬܶܫܬܰܚܰܛ ܪܰܦܝܽܘܬܳܟ܆ ܡܶܢ ܡܰܢ ܕܗܽܘ ܠܳܐ ܐܶܬܬܰܪܰܨ

ܠܳܐ ܬܩܰܒܶܠ ܡܶܠܟܶܗ ܕܰܐܝܢܳܐ܆ ܕܨܳܒܶܐ ܕܢܶܕܠܽܘܚ ܫܰܦܝܽܘܬܳܟ

ܠܳܐ ܬܶܫܡܰܥ ܡܶܠܟܶܗ ܕܰܐܝܢܳܐ܆ ܕܨܳܒܶܐ ܢܒܰܠܒܶܠ ܛܽܘܟܳܣܰܝ̈ܟ

ܠܳܐ ܬܶܫܬܰܕܰܠ ܐܰܝܟ ܫܰܒܪܳܐ܆ ܡܶܢ ܡ̈ܶܠܟܶܐ ܕܠܳܐ ܫܰܦܺܝܪܺܝܢ

ܠܳܐ ܢܰܩܶܬ ܗܰܘܢܳܟ ܘܰܢܚܽܘܪ܆ ܒܪܳܡ̈ܳܬܳܐ ܕܰܠܥܶܠ ܡܶܢܳܟ

ܠܳܐ ܬܗܶܐ ܥܰܝܢܳܟ ܙܰܠܺܝܠܳܐ܆ ܕܠܳܐ ܚܳܝܪܳܐ ܕܠܳܐ ܛܽܘܟܳܣܳܐ

ܠܳܐ ܬܶܗܘܶܐ ܨܳܠܝܳܐ ܐܶܕܢܳܟ܆ ܠܘܳܬ ܡ̈ܶܠܶܐ ܕܠܳܐ ܒܽܘܝܳܢܳܐ

ܠܳܐ ܬܶܗܘܶܐ ܐܺܝܕܳܟ ܪܳܗܛܳܐ܆ ܠܣܽܘ̈ܥܪܳܢܶܐ ܕܠܳܐ ܫܰܦܺܝܪܺܝܢ

ܠܳܐ ܢܶܬܬܙܺܝ̈ܥܳܢ ܗܰܠ̈ܟܳܬܳܟ܆ ܒܰܫܒܺܝ̈ܠܶܐ ܕܰܣܪܺܝܩܽܘܬܳܐ

ܠܳܐ ܬܶܬܥܰܛܰܦ ܬܰܟܣܺܝܬܳܐ܆ ܕܡܶܢ ܐܶܣܟܺܝܡܳܟ ܪܰܚܺܝܩܳܐ

ܠܳܐ ܬܶܬܪܰܓܪܰܓ ܠܰܛܥܽܘ̈ܡܶܐ܆ ܕܠܳܐ ܠܳܚܡܺܝܢ ܠܶܗ ܠܦܳܬܽܘܪܳܟ

ܠܳܐ ܬܶܬܦܰܛܰܡ ܠܰܥܒܳܐܝܺܬ܆ ܡܶܢ ܐܺܝܩܳܪ̈ܐ ܕܳܐܬܶܝܢ ܠܳܟ

ܠܳܐ ܒܪܶܓܬܳܐ ܡܶܕܶܡ ܬܶܐܟܽܘܠ܆ ܕܠܳܐ ܢܗܶܐ ܛܰܡܰܐ ܬܽܘܪܣܳܝܳܟ

ܠܳܐ ܬܶܬܝܰܥܰܢ ܥܰܠ ܚܶܕܪܳܐ܆ ܕܚܽܘܫܒܳܢܳܐ ܥܬܺܝܕ ܐܰܢ̱ܬ ܕܬܶܬܶܠ

ܠܳܐ ܬܶܪܚܰܡ ܐܳܣܽܘܛܽܘܬܳܐ܆ ܕܠܳܐ ܬܶܗܘܶܐ ܛܳܠܶܡ ܛܰܝܒܽܘ

ܠܰܐ ܬܰܚܶܒ ܪܰܘܳܝܽܘܬܳܐ܆ ܕܠܳܐ ܬܶܬܦܰܪܣܶܐ ܫܳܛܝܳܐܝܺܬ

ܦܳܪܘܿܣܐ ܝܘܣܦ ܒܓܬܫ [1]

[1] 9 Haziran 2020 günü vefatının anısına, Mor Afrem’e ait bu şiirin Türkçe çevirisini verili linkte yayınladım.

http://www.midyatgundem.com/mor-afrem-den-faydali-ogutler-ve-uyarilar-makale,374.html

İlgi ve alaka görünce, Süryanice metnini de yayınlamak kaçınılmaz oldu. Misyonu içinde çözülen ve misyonu uğruna ölen Mor Afrem’in manevi anısı önünde büyük huşu ve saygıyla ruhumun düğmelerini ilikleyerek, tarihin kuytu bir köşesinde saklı kalan tarihi bir olaya temas etmek istiyorum.

Denilir ya, tarih tekerrür eder. Yaşanınca daha çok anlaşılır. Günümüzde korona virüs salgını hayatı nasıl etkisi altına aldıysa, takvimin sayfaları geriye doğru sarıldığında 9 Haziran 373 yılı da, tıpkı böyle bir gündü. Urfa’da ölümcül veba salgını insanları kırarken, topladığı yardımlarla salgına yakalanan insanlara sahip çıkarken, bir yerden başka bir yere koşarken, ölümcül salgının pençesinden insanları kurtarmaya gayret ederken, kendisi de salgına yakalanan ve bu nedenle vefat eden tarihsel bir şahsiyet. O tarihsel şahsiyet edebiyat ve ruhaniyetin sembolü, ETKİN DİĞERGAMLIĞIN şiari Aziz Mor Afrem’den başkası değildir.

Nusaybin, tarihte bir kültür şehriydi. Süryani literatüründe, ‘‘Üstadlar Şehri ܡܕܝܼܢܰܬ ܡܰܠܦ̈ܢܐ’’ ve ‘‘Anlamlar Şehri ܡܕܝܼܢܰܬ ܣܘܼ̈ܟܳܠܐ’’ gibi çok önemli iki isimle adlandırılmaktadır.

Nusaybin’de doğan Aziz Mor Afrem (303-373) Süryani edebiyatının düşünce dünyasına metafizik boyutlar kazandıran, evrensel üne sahip ölümsüz ve aziz bir şahsiyettir. Tarihte ün salmış olan Nusaybin Okulunda 38 yıl hocalık ve idarecilik yaptı. Süryani edebiyatının en gözde ekoludur. Bu edebiyatın yarattığı ruhaniyetin derin ve geniş kalemlerinden birisidir. Aklıyla ve gönlüyle yazdığı binlerce edebi, ebedi şiirin/nesrin/eserin sahibidir. Derin ve zengin Süryanicesi ile çok yazdı, çok üretti. Kutsal Kitabın tümünü yorumlayınca, kendisine ''Kutsal Ruhun Gitarı'' unvanı verildi.

İlahi hakikatten esinlenerek yaşam bilgeliğini aktaran büyük bir sosyal düşünür, büyük eğitimci, büyük üstad/malfono idi. Süryaniceyi liturjik dil olarak kullanan Süryani Kiliselerinin fahri medarı ve saygın bir azizidir.

Hayatı boyunca, "gücün sevgisine" itibar etmedi. Her zaman "sevginin gücüne" inandı. Düşünceleriyle, yazılarıyla ve eylemleriyle hep "sevginin gücüne" hizmet etti. Ve bu sayede ismi bereket, anısı şeref oldu. Yazılarındaki düşünceler, çok boyutlu bir mercan gibi, bütün taraflarıyla güzellikler yansıtıyor. Gönüllere hitap ediyor. Onun için, vefat ettikten sonra, Nazianslı Aziz Mor Gregorius (329-390), O’nu ''Evrenin Doktoru'' ilan etmiştir.

363’te Persler Nusaybin’i istila edince, Mor Afrem arkadaşlarıyla birlikte Urfa’ya sığınır. Burada sürgün bir yaşam sürer. Urfa’nın bir manastırında rahip olur. Edebi ve kültürel faaliyetlerine Urfa okulunda devam eder. Ancak 373 yılında Urfa'da kötü bir açlık olur. Bu açlık sebebiyle veba türünde ölümcül bir salgın insanları kırmaya başlar. Bu ölümcül salgın esnasında topladığı yardımlarla salgına yakalanan insanlara sahip çıkarken, bir yerden başka bir yere tedavilerine koşarken, sonunda kendisi de bu ölümcül salgına yakalanmış olur.

Bitap düşmüş fiziksel bedeni bu ölümcül salgının ağırlığına çok fazla direnemez. 9 Haziran 373’de fani hayata gözlerini yumar. Ebediyete intikal eder. Ama zengin edebiyatı ve ruhaniyeti düşünceleri hala sulamaya devam etmektedir. Hakkaniyet ışığını yayan ruhu ışıklar içinde şad olsun.