Teknoloji Bıçak Gibidir

Başlıktan da anlaşılacağı üzere, hemen hemen her alanda  son yirmi yılda gördüğümüz değişim ve gelişmeler, neresi olursa olsun başta yaşadığımız çevre, ülkemiz ve dünyanın çehresini değiştirmekte, ancak maalesef tamamen yararı dokunduğunu söyleyememekteyiz. Teknolojinin ve doğrudan olmasa bile, ister canlı olsun isterse cansız etkilediği tüm şeylerin, hayatımızdaki kullanım dozajını iyi ayarlayamazsak, öyle gözüküyor ki, tıpkı ilaçlar gibi, yüzdelik oranı alandan alana farklılık göstersede, illa ki yan etkileri olacaktır.

Örneğin Teknolojinin en başta en önemli kriterlerden biri olarak gördüğüm,”Bir binanın temeli” diye nitelendirilebilinecek “Aile değerleri” ni günden güne yok etmesi. Bugün en çok yakındığımız konulardan biri olan bu konu, bazı insanlarca mihenk taşı olarak kabul görmektedir. Aile değerlerimiz arasında yer alan sevgi ve saygı konularından evvel, dayanışma yatmaktadır bu iki değeri besleyen… Dayanışma içerisinde değilse aile üyeleri, ilişki özürlü bireyler her ailede var ise, ister istemez ailenin diğer bireylerini, toplumu, toplumun içinde yer alan dinamo taşlarını etkiliyorlardır. Peki ilişki özürlü olmamak için ne gibi şeylere önem vermeli, ne gibi şeylere önem vermemeliyiz.

Öncelikle bir ailede, teknoloji kullanımı kısıtlandırılmalı. Bu kesin kez yapılmalı veyahut da denetim altında kullanımı sağlanmalıdır, ki, ilişki kopuklukları apartmanın ya da saçmalıklar ülkesi temellerinin temelleri atılmamış olsun. Bugün telefon kullanımı yaşı, şüphe götürmez bir gerçektir ki 2 yaşına kadar inmiş durumda. Ben buna kendi gözlemlerimle şahit oldum. Ancak hata payının büyüğü ebeveynlerde. Şu noktada yapılan en büyük hata : “Herkes bu şekilde bugün” mantığıyla hareket etmektir. Bugün 100 kişilik bir sosyal deney çalışmasında, 99 kişinin yaptığı değilde 1 kişinin yaptığı doğru olabilir. Bu, her zaman imkanlar dahilinde olmalıdır. Fakat acıdır ki, sürü psikolojisi ile hareket etmeyi mi seviyoruz, yahut da akıntıya karşı yüzmekten mi korkuyoruz nedenini bulmak köklü temellere inmeye dayansa da, toplum olarak bireysel çıkar ile değil toplumsal çıkar ile hareket etmeliyiz. Bir bebeğin eline telefon vermemekle o bebeğin hayati fonksiyonlarını durdurmayız. Pekala o bebek başka şeylerle de oyalandırılabilinir, oynatılabilir ve ilgisi çok daha başka yerlere de çekilebilinir. Ancak kolayımıza gelen bu davranış, yarın öbür gün bize karşı konulmaz bir engel yaratacaktır. Eline telefonu alan çocuk, kısmen de olsa kendi özgürlüğünü ilan edip aileye ve aile değerlerine kafa tutacaktır. Nasıl mı ?

Örnek verecek olursak bunlar çok küçük şeyler olarak yer alabilir yaşam denilen koşuşturmaca yarışmasında ancak, şeytan ayrıntıda gizlidir. Mesela bir eski telefonları hatırlarsak, bir evde bir telefonun olması, o evdeki tüm bireylerin o telefona, dolayısıyla da o telefondan gelecek aramalara bağlı olması demek değil miydi… Aynen öyleydi dediğinizi duyar gibiyim. Ve o telefon, bir kere çaldı mı, o evde ya sevinç havası estirirdi ya da hüzün, kim bilir bazen de her ikisi birlikte karışık olabilirdi. Neden hep rahat olan bir şey iyi imiş gibi düşünülür ki. Halbuki eskiler, her açıdan yaptılar mı sağlam yaparlardı. Bunun en güzel örneği, ilçemizde değil midir ; evet, eski taş evler ve yıllara meydan okuyan birbirinden güzel devasa konaklar. İşte, maalesef, bu bir telefon olsun, taş konak olsun saç kesme makinası olsun, eskiler yaptı mı sağlam yapardı, hem de zamanlarının teknolojileri ile, fakat bu, bizim günümüzde ki çalışma hayatımıza olumsuz değil olumlu etki etmeli, günümüz teknolojisi ile eski usul yöntemleri birleştirebilirsek biz daha sağlamını neden yapmayalım ki..

Burada önemli olan, teknolojinin ve benzeri alanların, hatta ömrümüze, çevremize, memleketimize, ülkemize ve dünyamıza, ne denli olumlu yada olumsuz etki edeceğini iyi ayarlayabilmektir. Teknoloji bıçak gibidir, onunla yeri gelir en çok ihtiyaç duyduğunuz anda olumlu yönde önemli bir ihtiyacınızı da görürsünüz, yeri gelir yaşamınızı alt üst de edebilir. Yani sert bir karpuzu da kesebilirsiniz, adam da öldürebilirsiniz. Esen kalın…