İSTANBUL (AA) - Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Esennur Sirer, şiddetin komedi dizileri ile normalleştirilmeye çalışıldığını belirtti.

Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Sirer, RTÜK tarafından 2020 yılında yapılan araştırmada toplumun en çok cinsel şiddet içerikli sahnelerden rahatsız olduğu sonucunun ortaya çıktığını kaydetti.

Sirer, televizyonun yaşanılan çağda yeni epistemolojinin kumanda merkezi olduğunu belirterek, "Pek çok ifade ve yaşama biçimi televizyonun yönlendirmesiyle şekilleniyor. Bir gece önce izlenen futbol maçı ya da televizyon dizisindeki genç kızın dramı günlük konuşmaların konusunu teşkil ederek hayatımıza nüfuz ederken pek çok tutum ve davranışın de belirleyicisi oluyor. Hatta dizi filmlerde yer alan karakterler topluma rol model teşkil ediyor." ifadelerini kullandı.

Sirer, Neil Postman’ın Televizyon: Öldüren Eğlence adlı kitabında bir psikiyatristin söylediği gibi, hepimiz kumdan şatolar yaparız. Sorun bu şatoların içinde yaşamaya kalktığımız zaman ortaya çıkar ifadelerinin yer aldığını belirtti.

Sirer, "Kitapta televizyonun görüntünün gücünü kullanarak her eve girdiği ve bir ce-ee dünyası yarattığı anlatılıyor. Bu büyülü dünyada her şey mümkün görünüyor. Ancak gerçek hayatta böyle bir durum söz konusu değil." değerlendirmesinde bulundu.

Günümüzde televizyon ile yetişmiş ve büyülenmiş nesiller var olduğunu belirten Sirer, şunları kaydetti:

"Bu nesiller yaşamlarını televizyon üzerinden şekillendiriyor. Hayatı televizyonun penceresinden anlamlandırmak kolay gelse de pek çok sorun yaşama yansıyor. Bunların başında da kapının dışındaki hayatın güvensiz bir yer olduğu düşüncesi geliyor. İzlenirliği artırmak televizyonun esas amacıdır. Bu nedenle televizyonların dizi filmlerde izlenirliği sürekli kılmak için dramatik yapıyı kurarken çatışmalardan faydalandığını söyleyebiliriz. Çatışmaların inşasında da şiddetin önemli bir yer tuttuğu görülüyor. Dolayısıyla şiddet, arzulanan bir şey değil, daha çok dolaşıma sokulduğu için daha çok izlenen bir olgu konumundadır. Etkisi de kullanım oranını katlıyor. Dolayısıyla izleyici, nitel olarak daha fazla şiddet içerikli yapımlar izlediğini düşünüyor."

"RTÜK’ün 2020 yılında yaptığı Televizyon Yayınlarında Şiddet Araştırması’nın sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 94'ü televizyon yayınlarında şiddet içeriklerinin orta ve daha yüksek düzeyde var olduğunu dile getiriyor." yorumunu yapan Sirer şunlara dikkati çekti:

" Dünya Sağlık Örgütü şiddeti fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet olarak ayırıyor. RTÜK’ün araştırmasında katılımcılar, dizi filmlerde yüzde 75,4 oranı ile psikolojik şiddettin, yüzde 73,8 oranı ile de fiziksel şiddetin yer aldığını düşünüyor. Yayın içeriklerinde en çok rahatsız olunan içerikler ise; yüzde 61,6 ile cinsel şiddet içerikli görüntüler, yüzde 57,2 ile fiziksel şiddet içerikli görüntüler, yüzde 57,6 ile ekonomik şiddet içeren görüntüler, yüzde 57,4 ile de psikolojik şiddet içeren görüntülerdir."

Sirer, televizyon izleyicisi için şiddetin sadece dram üzerinden dolaşıma sokulmadığına, komedi ve eğlence unsuru olarak da fazlaca işlendiğine vurgu yaptı.

Sirer, "Komedi ile dolayımlanan şiddet daha sevimli olarak gösteriliyor. Televizyonda komedi türü yapımlarda şiddet içeren bir sözcük ya da bir hareket ertesi gün dolaşıma sokularak herkesin gündeminde yer bulması sağlanıyor." ifadelerini kullandı.

Dizi filmlerde giderek artan şiddet içeriklerinin izleyici için normal bir hal aldığı görüşünün bugün toplumda herkesin birleştiği nokta olduğunu belirten Sirer, sözlerini şöyle tamamladı:

"Dizi filmlerde dramatik bir yapı içerisinde kurgulanan şiddet içerikleri normalleştirilmeye çalışılıyor. Unutulmaması gereken ise aktör ya da aktristin çatışma sona erip rol gereği düştüğü kötü durumdan kurtulduğunda kendisini rol model alan izleyicinin hafızasından şiddet görüntülerinin silinmediğidir."