İslam'da İnsan ve Trafik Sorumluluğu...

            İnsan, en güzel şekilde yaratılan varlıktır. Nitekim Kur'an'da, "İnsanı en güzel şekilde var ettik" (Tîn, 95/4.) buyrulmaktadır. İnsan, aynı zamanda yeryüzünün efendisi ve yaratıcının halifesidir ki her şey onun için var edilmiştir.

            Kur’an-ı Kerim, bu özellikte ve güzellikte yaratılan insanın başıboş bırakılmadığını "İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?" (Kıyame, 75/36) hitabı ile haber verir. Bu bağlamda bir sorumlulukla yaratılmış insanın rabbine, kendine, insanlara, çevresine ve diğer varlıklara karşı mesuliyetleri vardır. Ayrıca insanın kendisine emanet edilen yeryüzünü imar etme ve fesat etmeme sorumluluğu da vardır.

            İnsanı bu değerlere karşı sorumlu kılan İslam, aynı şekilde toplumsal yaşamın düzenli ve yaşanabilir olarak sürdürülebilmesi için düzen gereği konulan trafik kurallarına karşı da sorumlu kılmaktadır. Zira bu kurallar insanın can ve mal güvenliği için koyulmuştur. Bkurallara uymak toplumsal düzeni imar, ihlal etmek ise ifsat etmektir.

            İslam, insan hayatını düzenli ve güvenli kılacak ilgili her şeyin sağlanmasını ve her türlü zarar ve eziyeti kaldıracak tedbirlerin alınmasını özel anlamda yetkililerden  genel anlamda da kişilerden istemektedir. Nitekim İslam tarihine baktığımızda Hz. Peygamber, çarşı pazarın denetimi için hisbe teşkilatını kurdurmuştur.  Kurulan bu teşkilatın görevlerinden biri de çarşının trafiğini düzenlemekti. 

            İslam, insanın can ve mal gibi değerlerini dokunulmaz kabul etmiş, hukuk ile de koruma altına almıştır. Bu değerlere zarar verenlere ise cezai müeyyideler öngörmüştür. Trafik kurallarına uymamak can, mal gibi değerlerin zarar görmesine sebep olmaktır.Bunun da İslam hukuku açısından dünyevi ve uhrevi bir takım sonuçları olmaktadır ki onları da şöyle sıralayabiliriz.

            1.Fesat

            Allah, her şey için bir ölçü ve kanun koymuştur.  Bunun yanında dengeyi sağlayan bir terazi var etmiştir.  Yapılacak işlerden netice alabilmek için bu ilahi kanun ve dengeyi gözetmek gerekir. Bu ilahi kanun ve denge dikkate alınmadığı zaman alemin nizamı bozulur ve fesat ortaya çıkar.  Yeryüzünü ifsat ettiği için insan bu fesattan dolayı sorumlu olmaktadır. Zira Allah, insana yeryüzünü imar etme görevi vermiştir.

            Trafik kurallarını ihlal ve ihmal etmek, insan ve diğer varlıklar için koyulan kuralları yok saymak ve ortadan kaldırmaktır. Böyle bir ihlal kargaşaya ve toplum düzeninin aksamasına veya bozulmasına sebep olmaktadır.  Ortaya çıkacak olan fesadın neticesi ise çoğu zaman can ve mal kaybıdır.  Bu bağlamda, toplum düzen ve huzuru için koyulan trafik kurallarını ihlal etmek böyle bir neticeye götürdüğü için kişiyi dünyada ve ahirette de sorumlu kılar.

            2. Zarar          

             Trafik kuralları, insanların canlarını, mallarını korumak ve fert ile toplumun maslahatı için koyulmuş uyulması gereken kurallardır.  Bu gereklilik naslara dayanmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber, “zarar yoktur, zarara karşılık zarar vermek de yoktur” (İbn Mâce, “Ahkâm”, 17.) buyurmaktadır.

             Hz. Peygamberin bu hadisi can, mal başta olmak üzere bütün varlıklara ve değerlere zarar vermeyi yasaklamaktadır. Yine Hz. Peygamber, "Müslüman,  diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu; Mü’min, diğer mü’minlerin kendisinden canları ve malları hususunda emin oldukları  kimse" şeklinde tanımlamaktadır (Tirmizî, "Îmân", 12.) 

            Bu genel nitelikli hadislere trafikteki zarar ve eziyet de dahildir. Ayrıca trafik kurallarına riayet etmemek kişinin canını ve malını tehlikeye atmasıdır ki bu durum, "kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın."  (Bakara, 2/195 ) ilahi emrine de aykırıdır.

            3. Kul Hakkı

            Kişinindiğer insanlarla ortak kullandığı alanlar vardır.  Bu ortak kullanım alanlardan birisi de yollardır ki kullanımında ve menfaatinde bütün insanlar müşterektir.

             Bu bağlamda yayaların, sürücülerin hatta yol kenarındaki mekan sahiplerinin birbirine karşı sorumlulukları vardır. Buna göre kırmızı ışıkta geçmek, geçme hakkı olan yeşil ışıktaki insanın hakkını gasp etmektir. Aynı şekilde yayaların, araçların yolundan gitmesi sürücülerin hakkını gasp etmektir. Ya da mekan sahiplerinin kaldırıma eşyasını koyarak yolu kapatması yayaların hakkını gasp etmektir. Bu ihlallerin İslam hukukundaki yeri kul hakkıdır. Kul hakkı ki, kul kulu affetmedikçe Allah'ın affetmediği büyük bir haktır.

            4. Ahlak

            Müslüman güzel ahlaklı olmak ve ahlakın güzelliğini hayatın her tarafına taşımakla da mükelleftir.  Trafik kurallarına ve insanın trafikteki hakkına uymak bir hak olduğu gibi aynı zamanda ahlaki bir vazifedir. Bu vazifeyi  ihmal ve ihlal etmek ise topluma kötü örnek olmaktır ki insanlığa iyi örnek olmakla vazifeli  insan için manevi bir olumsuzluktur.

            Bu bağlamda, toplumsal düzenin muhafazası ve İslam'ın büyük bir önem verdiği canın ve malın güvenliğini sağlama adına ilgilerin duyarlı davranıp gerekli tedbirleri alması, dini ve insani bir vecibedir. Alınan tedbirlere ve koyulan kurallara uymak da fertlerin görevidir.     

            Sonuç olarak şunu da söylemeliyiz ki, gelinen süreçte tedbirler alınmasına ve kurallar koyulmasına rağmen trafik  problemi, trafik kazaları ve bunun neticesinde can, mal kaybı engellenememektedir. Bilakis her geçen gün daha da artmaktadır. 

            Modern bir problem haline dönüşen trafik sorununu ve olumsuz neticelerini bitirmek veya en aza indirmek adına ceza verilmelidir ancak trafik bilincinin  ve ahlakının da oluşturulması lazım.     Bunun için eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri yürütmek gerekir. Binaenaleyh okullarda zorunlu dersler koyulmalı, hutbe ve vaazlarda konuya dikkat çekilmeli, yazılı, görsel ve sosyal medya ile insanlar uyarılmalı, bilboardlarda trafik kurallarının önemi ve ihlallerinin kötü neticeleri işlenmelidir. Ancak bu faaliyetleri yaparken trafik kazalarının cana ve mala olan zararlarının yanında yukarıdaki tespitler de vurgulanmalıdır. Ayrıca  konunun vicdani boyutu ortaya konulmalı,  trafikte empati kurma anlayışı telkin edilmeli, insanlara ve varlıklara zarar vermenin manevi sorumluluğu hatırlatılmalı    ve  yapılan her işin müspet ya da menfi ahirette bir karşılığı olduğu bireylere telkin edilmelidir.

            Selam ve dua ile...