Soğumuş olan ruhtan ötürü niyetler, düşünceler, söylemler, eylemler, felçliydi. İnsanlar da kötürümdü. 

Mesih’in Doğuşu ve İçsel Barış

ܐܳܘ ܢܘܼܗܪܳܐ ܕܪܘܼܚܳܐ ܘܫܰܝܢܳܐ ܕܢܰܦܫܳܐ ܘܚܶܟܡܳܐ ܕܗܰܘܢܳܐ

ܠܰܝܬ ܒܰܣܺܝܼܡ ܡܼܶܢ ܚܽܘܼܒܳܐ ܕܝܰܠܕܳܟ ܪܰܒܳܐ ܕܚܰܘܣܳܢܳܐ. ܘܝܰܡܳܐ ܕܪ̈ܰܚܡܶܐ ܘܰܚܢܳܢܳܐ

Süryanicede ܢܰܦܫܐ nafşo / nafşa diye bilinen NEFİS, can ve ego anlamına gelir. Bu aynı zamanda
ruhta mevcut olan ama terbiye edilmemiş benliktir. MESİH, terbiye olmamış bu nefisten dolayı
benliğimizde yaşadığımız içsel karşıtlığı/çatışmayı uyuma kavuşturmak üzere, ruhun gücünü ve
iktidarını dünyevi yaşamda egemen kılmak için doğmuştur. O, beni benden, seni senden, bizi bizden
kurtarmak ve özgürleştirmek için dünyaya geldi. Öyle ki, düşüncelerimiz ruhun anlamlarıyla aşılansın
ve dünya toprağında iyi meyve versin. Çünkü onun terbiyesiyle yenilenmiş ve güncellenmiş bir ruh ile
yeni bir yaşam evresine geçiyoruz. Söylendiği üzere; ‘‘Bir kimse Mesih’teyse, yeni yaratıktır; eski
şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur’’
(2. Korintliler 5: 17-19).

Yine böyle bir dönemdi. Sadece dış dünya değil, aynı zamanda ruh da alabildiğine soğumuştu.
Bencillik ve gaddarlık hüküm sürüyordu. İnsan onuru ayaklar altındaydı. Soğumuş olan ruhtan ötürü
niyetler, düşünceler, söylemler, eylemler, felçliydi. İnsanlar da kötürümdü. 

Haksızlıkların ve mağduriyetlerin hüküm sürdüğü bir esnada MESİH, ilahi şefkat ve koşulsuz sevgi
olarak doğdu. Doğuşu aslında, ego ile ruh arasındaki içsel çatışmayı bitiren ve ruhun iktidarını
aşikâr eden sosyal bir doğuştur. İçten dışa işleyen bu doğuşun programıyla ve ruhuyla (yazılımıyla)
dolu olursak, kişisel zaferin genel zaferden önce geldiğini anlarız. O zaman ruhsal sağlığımız
sarsılmaz. Hayatımız da daha rahat ve anlamlı olur.

Doğuşuyla bizimle yitip gitmeyecek o büyük HAKİKAT’in bir parçası olarak varlığımızı ışıklandırdı.
Ötekileştirmeye set çekerek insan onurunu yüceltti. Tahakküm yerine tamamlama anlayışını ikame
etti. Densizliğe karşı hizmet etmeyi geliştirdi. İnsanlığın felçli ve kötürüm taraflarını iyileştirdi.
İyileştirdi ki, sosyal empati gelişsin ve büyüsün. Hem kendimize, hem başkalarına faydalı olabilelim.
Birbirimize destek  olalım. İyileştirdi ki, her daim merhametli farkındalıkla ahlaki terbiyenin elinden
tutalım. Anlayışla karşılıklı  yük taşıyalım. Yükü hafifleştirelim. İyileştirdi ki, tevazu bizi çoğaltsın ve
büyütsün. İnsanlara ve tüm varlığa şefkat ruhuyla yaklaşalım. Hayatı kolaylaştıralım. Hizmet alanımızı
iyileştirelim. Hayatı zenginleştirelim.

Mesih’in doğuşuyla kutsal olan bize açıklanmıştır. Hayat onda ortaya çıkmıştır. O, bütün anlamların ve
tatminlerin ta kendisidir. O, içsel barışımızın yegâne ışığıdır. O’nun sevgisini başka sevgi ile

Aloho Ruho, Allah Özgürlüktür Süryanice
değiştirmeden, O’nun yaşam veren öğretisiyle anlam bağı kurabilirsek, bizde yitik olanı yeniden
bulabilir, kendimizi ve etki alanımızı onarabiliriz. İstikrarlı bir hale getirebiliriz. Zira onunla dolarsak,
farkındalığımız büyür. Hayat ve benlik algımız gelişir. Egonun örtük kibrinden ve önyargısından
kurtulmuş oluruz. Haşin bakışımız sevecen; sert tutumumuz esnek olur. Bu sayede akışta ve sorunlarda
daha rahat ilerleyebiliriz. Zira olgunlaşma yolunda yaşanan onca acı, onca sıkıntı egonun karanlıklarını
aydınlatmak içindir. Ruhun güzelliklerini -hakiki benliği- egemen kılmak içindir. Ruh, egonun enerjisi
gibi hayatı kirletmez. Aksine hayatı sadeleştirir, güzelleştirir. Çünkü ruhun enerjisi zaman ve mekânın
etkisinden münezzehtir. Her şeyin ancak zıddıyla var olabileceğini, kötü olmadan iyinin olamayacağını
söyleyen zıtlar/karşıtlıklar yasasına tabi değildir.

Ego, dünya iradesini; ruh ise, ilahi iradeyi temsil eder. Ruhun iradesi yenilenmeye ve dönüşüme
açık iken, egonun iradesi eski kalıplara tutunur. Asla yenilenmek ve dönüşmek istemez.

Ego yıkıcı, ruh yapıcıdır. Ego tutarsızdır, aldatır. Ruh samimidir, aydınlatır. Ego yok etmeyi; ruh var
etmeyi sever. Ego almayı, ruh vermeyi gözetir. Ego ''ben'' der, başkasını dışlar, bencil davranır, kendi
çıkarını gözetir. Ruh ''biz'' der, başkasını da kendisi gibi görür, özgecil davranır, genel çıkarı yüceltir.

Ego, katılaşmayı ve gerilemeyi; ruh esnekliği ve gelişimi sembolize eder. Ego, fiziksel şartlara bağlı ve
bağımlıyken, ruh özgür ve sınırsızdır. Ego, zaman ve mekânın baskısı altında iken ruh bunlardan
özgürdür. Ego zorlaştırıcı ve baskıcıdır, ruh kolaylaştırıcı ve özgürleştiricidir.

Ego, kötümserliği, korkuyu, hüznü, vefasızlığı, sorumsuzluğu, kıskançlığı, kurnazlığı, zulmü, ahlaki
kötülüğü, uyumsuzluğu, çatışmayı, tembelliği, yıkıcı faaliyetleri, rekabeti, kini, üstünlüğü, istismarı-
sömürüyü ve intikamı yansıtır.

Ruh, iyimserliği, cesareti, neşeyi, sevinci, samimiyeti, iyiliği, sorumluluğu, vefayı, özgünlüğü,
özgürlüğü, uyumu, barışı, çalışkanlığı, hakikati, yapıcı faaliyetleri, bolluk ve bereketi, yüce
gönüllülüğü, bağışlamayı ve sevgiyi yansıtır.

Egonun ve ruhun bu karşıt tutumu iç dünyamızda kargaşaya neden olmaktadır. Bu kargaşada zihin ve
kalp belirleyici karşıt rollere sahiptir: Kalp ruhun iradesiyle birleşir ve ruha güç verir. Zihin ise,
egonun iradesiyle birleşir ve egoyu güçlendirir. Kalp ruhun iradesine teslim olurken, zihin egonun
iradesinde kalmakta ısrar eder. Bu da bencil mağduriyetlere neden olur. Ruhun iradesi güçlenince,
egonun iradesi zayıflar. Böylelikle egonun iradesi etkisizleşir ve ruhun iradesi devreye girer. Bu süreç,
dış dünyanın gerçek engellerinden çok daha tehlikelidir. Zira potansiyelimizi kısıtlayan bu engellerin
büyüklüğüne ve küçüklüğüne göre inişler ve çıkışlar yaşıyoruz: Dolayısıyla egonun ve ruhun neden
olduğu içsel çatışmayı Mesih’in doğuşuyla aşikâr olan manalarla barışa dönüştürmek, istikrarlı ve
dingin bir hayatın temel ilkesidir. ‘‘Yol, hakikat, yaşam’’ (Yuhanna 14: 6) bilgisi bu ilkenin
dinamikleridir. Bu dinamikler, sahip olduğumuz (makam, yetki, bilgi, yetenek, donanım, servet vs.) her
şeyden çok daha değerli ve daha üstündür. Çünkü onların yokluğunda insandaki kör noktalar çoğalır.
Bu kör noktalar çoğaldıkça, ego-insan katılaşır. Ruh-insan daralır. Ancak insandaki kör noktalar ‘‘yol,
hakikat, yaşam’’ bilgisiyle aydınlanınca, ruh-insan genişler. Ego-insan esner ve anlayış kazanır. Bu
nedenle benliğimizdeki kargaşanın dinmesi ruhun iktidarına bağlıdır. Bunun için uyanmak ve yeniden
doğmak icap eder. Egonun karanlık tarafları sevginin ve bilginin ışığıyla aydınlanması gerekir.
Egonun karanlık tarafları aydınlanmadan hakiki benlik doğmaz. Sahte benlikle dünyevi zorluklar
içinde ilerlemek ve rahat etmek sanal bir tatminden öteye geçmez.

Zira hakiki benlik içsel çatışmayı uyuma kavuşturarak kişinin nefsiyle mücadelesini kazanması,
büyüklük-küçüklük gibi bütün aşağılık kompleksleri yenerek kendini bilmek, kendini bulmak,
kendine gelmek ve kendini aşmak demektir. Ruhun üzerini kaplayan nefsaniyetin kalın çamur
tabakasını sıyırmadan insaniyete yani hakiki yaşama ve hakiki benliğe kavuşmak zordur.

Anacak ‘‘Cesur olun ben dünyayı yendim’’ (Yuhanna 16: 33) diyerek egonun kötü arzularına meydan
okuyan Mesih gibi, saf yüreği, sevgiyi, cömertliği, alçakgönüllülüğü, bağışlamayı, açıklığı, içsel
özgürlüğü şiar edindiğimizde ve hakkaniyet anlayışımıza (bencillik değil de) şefkat yüklediğimizde
hakiki benliğimize kavuşacağımızı bilmeliyiz. Mesih’in programı içimizde etkin olmadan bu zorlu
mücadeleyi kazanamayız. Zira O’nun programı içimizde aktif olmazsa, şebekeye bağlı olmayan
(ağsız) akıllı telefondan farkımız olmaz. Söylendiği üzere, ‘‘Tanrı’nın buyruklarını yerine getiren
Tanrı da yaşar, Tanrı da o kişide yaşar. İçimizde yaşadığını bize verdiği Ruh sayesinde biliriz’’

(I. Yuhanna 3: 24).

Unutulmasın ki, ibadetin ve maneviyatın esas işlevi, ruhu güçlendirmek ve işlevsel hale getirmektir ki,
kişi ruh-insan tarafını ego-insan tarafına hâkim kılabilsin. İçsel rehberi olan nefsine hükmedebilsin.
Zira ruhun iradesini hayatına geçiremeyen kişi zayıf ve işlevsiz olur.

Bu düşüncelerle, içsel barışımızı sağlayan Doğuş (yaldo) Bayramını içtenlikle kutluyorum. Sevgisi ile
hayat(ımız) ısınsın. Dua edelim ki, tüm varlığı ışıklandırsın. Savaşlar yok olsun. Kalpler onun nuruyla,
bakışlar onun ışığıyla dolsun.

2024 yılında herkese ve insanlık âlemine huzur ve bereketler dilerim.

Saygılarımla.

Yusuf Beğtaş

Yaldo Görsel Resi̇m