Nikâh, Zina ve Cinsel İstismar…

Dr. Mehmet Zeki Uyanık

İnsan’ın yaratılış olarak bir takım temel ihtiyaçları vardır. Bunlardan biri de cinselliktir. İslam, koruma altına aldığı beş esastan biri olan neslin muhafazası için bu ihtiyacı nikâh yolu ile temin edip yuva kurulmasını emretmektedir. Aynı şekilde neslin bozulmasına ve toplumsal huzursuzluklara sebep olan zina ve zinaya götüren sebepleri naslarla haram kılıp yasaklamıştır.

Nikâh, insanlık tarihinin en eski müesseselerinden biri olup şartları ve neticeleri farklı da olsa her toplumda vardır. Denilebilir ki nikâh cennetten çıkmadır çünkü cennetten indirilen ilk insan Hz. Âdem ve Hz. Havva nikâhlı kimselerdi. Bu bağlamda sevgili Peygamberimiz “Nikâh, benim ve bütün peygamberlerin ortak sünnetidir.” (Tirmizi, “Nikah,” 1.) buyurmaktadır.

Aynı şekilde neslin ve toplumsal huzurun muhafaza vesilesi olan nikâh, insanlık tarihi boyunca kutsî ve manevi bir akid olarak görüldüğünden bütün inanç ve toplumlarda olmuştur.

İslam dini açısından da dünyevi ve uhrevi boyutları olan nikâh akdi, neslin devamını meşru olarak sağlayan ve toplum nazarında ehemmiyet arz eden bir sözleşme olduğundan Kur’an, Sünnet ve İcma ile sabittir.

Nitekim Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyrulur: “Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin.(Nur, 24/32.)

Sevgili, Peygamberimizi de hadis-i Şeriflerinde bu hususta şöyle buyurur: “Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlilik yükümlülüklerine gücü yeterse evlensin. Çünkü evlilik gözü ve ırzı harama karşı daha fazla koruyucudur.(Buhari, “Nikâh,” 3.)

Bir başka hadisinde; ''Nikâh sünnetimdendir her kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.'' (Buhari, “Nikâh,” 1.) buyurmaktadır.

İslam dini, insanların evlenip yuva kurmalarına büyük önem vermektedir. Nitekim Kur’an-ı Kerîm’de, “Size onlar sayesinde veya onlarla huzur ve sükûnete ermeniz için kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet halk etmesi O’nun kudretinin alametlerindendir. Bunda düşünen bir topluluk için işaretler vardır(Rûm, 30/21.) buyurulmaktadır.

Toplumların bir ahenk ve düzen içerisinde yaşamlarını sürdürebilmesi nikâhın devamına bağlıdır. Onun için İslam, nikâhlanıp yuva kurmayı emretmiş, “zinaya yaklaşmayın” (İsra 17/32.),Mümin erkekler ve kadınlar gözlerini haramdan sakınsınlar”(Nûr 24/ 30-31 ) nasları ile zinayı ve zinaya götüren yolları yasaklayıp haram kılmıştır. Çünkü İslam’ın temel amaçlarından biri nesillerin korunması, sağlıklı bir toplum yapısının oluşturulmasıdır. Toplumların çekirdeğini de aile teşkil eder. Sağlıklı nesiller bu yuvada yetişir. Çocuk fıtrî gelişimini, terbiyesini de önce burada alır. İnsan sevgisinin kaynağı da ailedir. Bu yuvanın en büyük tehlikesi ise zinadır. Çünkü zina toplumun temelini teşkil eden ailenin altına dinamit koymaktır. Dahası aile birliğini bozan önemli bir tehdittir ki; “zinaya yaklaşmayın, gerçekten o, 'çirkin bir hayasızlık' ve kötü bir yoldur.(İsra 17/32.) hitabı bu tehdide dikkat çeker. Bu tehdidi bertaraf etme adına hukuki ve ahlâkî tedbirler almak gerekir.

            Zina yasağı, aile birliğinin korunması, neslin muhafazası, iffetin korunması ve toplumsal ahlak açısından önemli bir durumdur. Zira zina meselesi sadece dini bir konu değildir. Aynı zaman da sosyolojik bir olaydır ki Cumhuriyet döneminde ilk defa 1926 yılında yasaklanmıştır. Yasaklayan da bizzat Atatürk’tür. Atatürk, zinayı toplumsal çürümeye sebep olacağı için sosyolojik gerekçelerle yasaklatmıştır. Bugün de zina sosyolojik bir vaka olarak aileyi ve dolayısıyla toplumsal ahlakı olumsuz manada tehdit etmektedir. Bu tehdidi bertaraf etme adına hukuki ve ahlâkî tedbirler almak gerekir.

  1. bağlamda hükümetin gündeme getirdiği zina konusu yerinde ve doğru bir karardır. Tabi zina konusu ile birlikte çocuklara cinsel istismarının da ele alınması toplumun genel bir isteğidir. Bunun yanında cinsel istismarcılarının ağır ceza ile cezalandırılmaları da aynı şekilde toplumun genel beklentisi ve dileğidir.

Tabi her iki konuda da yasal düzenlemeler yapılırken dini ve milli değerlerin de dikkate alınması yerinde olur.