Mardin eskiden bölge ticaretinin gözbebeği idi. Ticari alışverişi Musul ve Halep ile yapıyordu. Türkiye Cumhuriyetinin sınırları çizilirken emperyal ülkeler tarafından sadece petrol olan alanlarını değil,   ticaret alanlarımızı da sınırlarımızın dışında bırakıldı. Ticari hareketliğe örnek vermek istersek “16. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğuna Mardin İstanbul’dan  daha fazla vergi veriyordu.” Mardin’de bu eski ve ihtişamlı manastır, kilise, cami medrese, ve konaklar zenginlik zamanından kalma birer abide niteliği taşır.

            Mardin’de ekonomik faaliyetin tekrar canlanması için Irak ve Suriye sınır kapılarının açık olması ihracatta bürokratik işlemlerin de sadeleştirilmesi gerekmektedir. 1980-1990 yılları arasında Irak’tan tanker ile petrol taşımacılığı yapıldığı zamanlar herkesin ekonomik olarak güçlendiği bir zamandı. Türkiye Irak’a gıda maddeleri ihraç eder, Irak hükümeti halkına Türkiye’den ithal ettiği fiyatın altında (Sübvanse) ederek sattığından, tanker şoförleri Türkiye’ye göre daha ucuz olan gıda maddelerini tekrar yavaş yavaş Türkiye’ye taşır ve biz tekrar satardık. Çok güzel bir döngü kurulmuştu. Suriye ile ihracatımızda Irak kadar olmasa da çok hareketli idi. Ülkemiz için değerli bir katma değer oluşturuyordu. Ucuz olan mallar da ithal edilip enflasyonun önlenmesi adına faydalı bir şekilde sistem işliyordu. Suriye’deki iç savaş nedeni ile sınır kapıları kapatıldı.  Açılması için çabalar sürse de, ne zaman açılacağı belli değil…

            Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda tarıma büyük önem verilmiş ve tarımda kendi kendine yetebilen ülke konumunda olduğumuz ders kitaplarında okutuluyor ve bununla da gurur duyuyorduk. Tarımda kendi kendine yeten bir ülke iken ne oldu da besin zincirinin ilk halkası olan buğdayı bile ithal eder olduk?

            Zamanla köyleri ve mezraları ihmal ettik. Bunun en önemli nedenlerinden biri de 1980’de başlayan terör olayları nedeni ile oluşan güvenlik kaygısı, ekonomik kaygılar nedeni ile oluşan göçler ve merkezi hükümetin köylere yeterince altyapı yatımlarına önem vermemesi sayılabilir. Örneğin Köy Enstitülerinin kapatılması, köy okulları yerine taşımalı eğitimin tercih edilmesi, sağlık ocaklarının kapatılması vb. Köyleri cazibe merkezi olmaktan çıkardı.

            Bu şekilde köyleri ve mezraları ihmal edersek 2030 yılında Türkiye nüfusunun % 80’2’si kentlerde yaşayacak bu da beraberinde farklı sorunlar getirecektir. Şehirde hayvan yetiştirmek ve kan davaları gibi… Üretici olan köylü şehirde tüketici konumuna getirildi. Sosyolojik açıdan köylü de şehirli de şehirde mutlu değil…

Evet, son yıllarda şehirlerde işi olan işinde, bir şekilde ekmek bulan yiyor, huzur var, güven var ama sanki bir şeyler eksik… Herkes yeniden bir aidiyet peşine düşmüş. Mikro milliyetçilik gittikçe şehirde ve komşu şehirlerde yaygınlaşıyor, , komşu şehirlerin ve aşiretlerin  dernekleri çoğalıyor, mikro faşizmin yuvası olan hemşeri ve aşiret derneklerinde kümeleniyor insanlar ve her küçük grubun başında bir değil birkaç “kanaat önderi” var. (Muhsin KIZILKAYA)

Şiddetin kol gezdiği 90’lı yıllardan itibaren köylerinden göçüp şehirlere tıkıştırılan; şehirde tefecilikle, yapsatçı müteahhitlikle vb. palazlanmış, demode kıyafetinden kurtularak uyumsuz bir gömleğin üzerine kravat bağlamış bir yığın uyanık köylü, vakti zamanında “kanaat önderi” mertebesine ulaşmışlar. (Muhsin KIZILKAYA)

Bugün “kanaat önderi” sıfatıyla şehirlerin başına musallat olmuş o şahsiyetlerin herhangi bir konuda bir “kanaati” olması ne mümkün ne gereklidir. (Muhsin KIZILKAYA)

O “kanaat önderleri” hemşericiliği, aşiretçiliği, kabileciliği körükleyerek, sosyal açıdan harap olmuş şehirlerde yeni bir insan tipini dizayn etmeye çalışıyorlar. Taziyelere herhangi bir konuda bir kanaati olması mümkün olmayan bir yığın adam, peşine bir sürü insan takıp gidiyor. Düğünlere, mevlitlere, bayramlaşmaya, herhangi bir törene katılmaya devam ediyorlar… Aşiret federasyonları yeniden kurulmuş. Federasyon ağaları alt düzeyde ağa ataması yapıyor. Düğünlerde aynı zamanda ağa olan “kanaat önderi” elinde mendil halay başını çekerken, arkasına dizilmiş birkaç koruma aynı şekilde kol kola girerek ağanının tutturduğu ritme uygun bir şekilde dans ederek koruma vazifesi yapıyorlar. (Muhsin KIZILKAYA)

O “kanaat önderlerinin birçoğunun arkasında birer sorun” var oysa. onlar değil “kanaat önderi” olsa olsa “İşini yürütebilmek ve saygı görebilmek adına kurulan organizasyonun başı ” olabilirler.

Şu sıralar bulundukları şehirlerde kendini birer Deli Petro, hatta Napolyon sanan o “kanaat önderlerine”, “bir şehirde elli-yüz kanaat önderi olmaz, olsa olsa kanaat sahibi bir iki şahsiyet olur, o da zor ya,” diyecek kimse yoktur ne yazık ki. Üzülerek belirtmek isterim ki devlet te onlara “önder” muamelesi yapınca, onlar da “kanaat” diye her daim bir “öndere” ihtiyaç duyan insanlara kolayca yutturabiliyorlar. (Muhsin KIZILKAYA)

Olan ise şehirlere ve şehir kültürlerine oluyor. Çocukluğumuzun güzelim şehrinin sokaklarında ahaliden çok “kanaat önderi” dolaşıyor şimdi. Şehrin gerçek sahipleri şehirleri ve kanaat önderlerini bırakıp çoktan büyük şehirlere kaçmışlar ve ne yazık ki. Yerlilerden çok kanaat önderleri halen herkes adına konuşmaya devam ediyorlar. (Muhsin KIZILKAYA)

Maalesef şehir kültürü de bu şekilde yavaş yavaş deforme oluyor. Kanaat önderlerine kalsa koca şehirde onlara danışmadan kimse herhangi bir konuda karar veremiyor. Şunu özellikle belirtmek isterim ki; doktoru, öğretmeni, avukatı, mühendisi vb. meslek sahiplerini ve Üniversite mezunlarını bir çoban edası ile güdemezsiniz. Onlar düşünemiyor da siz mi onlar yerine karar vereceksiniz? Size göre geri herkes geri zekalı mı ? Siz mi onları yönlendireceksiniz? Okudukları kitaplar evinizdeki bir oda kadar, sahi siz kaç kitap okudunuz? Ya da günde kaç gazete veya makale okursunuz? Lütfen bu saçmalığa son verin.

Yıl 2022 kanaat önderi gibi postmodern ağalara ihtiyaç kalmadı. Bireyleri dikkate alın “birey düşünebilir ve kendi kararını kendisi verebilir” İnternet çağında herkes istediği her şeye ve her bilgiye ulaşabilir. insan eşini bile bazı konularda  yönlendiremiyor iken,  siz nasıl binlerce kişiyi yönlendirebileceğinizi taahhüt edebilirsiniz? Size tavsiyem; insan odaklı çalışın, insanlara yardımcı ve topluma faydalı olun toplumun yararlarını sarın. Genele hizmet ederseniz, toplum sizi o mertebeye kendisi taşıyacaktır. Topluma faydalı olanlara toplum saygı duyar. Şu anda kanat önderi enflasyonu oluşmuş durumda Ben kanaat önderiyim demekle kanaat önderi olunmuyor…