Modern tıbbın kanser tedavisindeki önceliğinin; sağlıklı dokuyu koruyarak direkt olarak tümör hücresinin yok edilmesi olduğunu belirten Nükleer Tıp Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Fırat Güngör, mevcut tedavilere direnç gösteren ve ameliyat şansı bulunmayan karaciğer kanserlerinde uygulanan "mikroküre" yöntemiyle hastaların yaşam sürelerinde önemli ölçüde uzama sağlandığını belirtti.

Prof. Dr. Ahmet Fırat Güngör ‘‘Karaciğer kanseri Türkiye'de ve dünyada en yaygın görülen kanser türlerinden biridir. Dünya genelinde her yıl 5 yüz bin ile 1 milyon arasında karaciğer kanseri vakası görülmekle birlikte pankreas ve kalın bağırsak kanserlerinin yüzde 50 ila 70'inde karaciğer metastazları gelişebiliyor’’ dedi

Karaciğer kanseri tedavisinde cerrahi ve kemoterapi tedavilerinin yanı sıra yeni nesil uygulamaların oldukça etkili olduğunu bildiren Güngör, ‘‘Karaciğerdeki tümör içeriği, evresi ve lezyonların fazlalığı hastanın cerrahi şansını azaltır ayrıca metastaza bağlı olmayan karaciğer kanserleri tedaviye direnç gösterebilir. Bu nedenle mikroküre (radyo embilizasyon ) yöntemi cerrahi şansı olmayan, yaygın hastalığı olan ve diğer tedavi seçeneklerine dirençli ileri evre olan birincil karaciğer tümörlerinde başarıyla uygulanmaktadır'' şeklinde konuştu.

İLAÇ SADECE HEDEFTEKİ TÜMÖRLÜ DOKULAR ÜZERİNDE TUTULUYOR

Radyoaktif maddelerin sadece tümörü besleyen damarların içine enjekte edilmesi esasına dayanan "mikroküre" yöntemiyle başarılı sonuçlar elde edildiğini belirten Prof. Dr. Ahmet Fırat Güngör uygulamanın yan etkilerinin yok denecek kadar az olduğunu ve mevcut tekniklere oranla çeşitli avantajları bulunduğunu ifade etti.

Mikro küre yönteminin, radyoaktif maddelerle işaretli, 20-50 mikron boyutlarındaki kürelerin, direkt karaciğer ve dolayısıyla tümörü besleyen damarların içine enjekte edilmesi esasına dayandığını belirten Güngör, şunları kaydetti:

Mikroküre Yöntemi Spesifik, Kemoterapi Ve İlaç Uygulamaları İse Sistemik Tedavi Yöntemleridir.

Kemoterapi ve ilaç uygulamaları, tümör hücresini yok ederken normal organlara da zarar verebiliyor. Bu nedenle direkt karaciğeri besleyen atar damarların içerisine ilaç enjekte edilen radyoaktif mikroküreler karaciğer içerisindeki tümör dokular üzerinde tutulum gösterir. Karaciğerin atar damarına ulaşmak için hastanın kasık damarından girilerek katater yardımı ile karaciğeri besleyen damara ulaşılır ve ilaç verilir.

Diğer tedavi yöntemleriyle kombine edilerek kullanılabilen yöntem, radyasyona karşı herhangi bir önlem alınmasını gerektirmeyecek kadar güvenli olması ve hastanın aynı gün eve dönüş yapılabilmesi avantajları sayesinde tercih edilmektedir.

Tedavinin, hasta hikayesinin detaylı analizi, çeşitli kan tahlilleri BT, Anjio ve PET gibi bazı taramaların yapılmasının ardından karaciğerdeki kanser dokularının haritalarının çıkarılmasıyla başladığını anlatan Güngör, "Kısa bir sürede kanserli dokuları etkisiz hale getirebilen bu tedavi, yalnızca kanserli dokulara odaklanarak, dokuların çoğalmasını engeller" dedi.

Güngör, mikro küre yönteminin en büyük avantajının, kemoterapide görülen "yıpratıcı yan etkilerin görülmemesi" olduğunu vurgulayarak, yöntemin kemoterapi, kemoembelizasyon veya cerrahi tedavi uygulanmış hasta guruplarında da rahatlıkla uygulanabildiğini söyledi.

KARACİĞER YETMEZLİĞİNDE UYGULAMA YAPILAMAZ
Mikro kürenin, diğer tedavilerle kombine edilebilen bir yöntem olduğuna işaret eden Güngör, hastanın tedaviden yarar görmesi durumunda, uygulamanın tekrarının yapılabileceğini dile getirdi. Güngör, "Ancak tümör, karaciğeri yüzde 70 gibi çok yüksek miktarda işgal edilmişse ya da karaciğer yetmezliği söz konusu olduğunda uygulama yapılamaz" diye konuştu.

Mikro küre tedavisinin, karaciğer kanserinin yanı sıra karaciğere doğru yayılma gösteren farklı kanser tiplerine sahip hastalarda da (kolon, akciğer, meme kanserleri gibi) uygulanabildiğine işaret eden Güngör, yöntemin SGK tarafından geri ödeme kapsamında olduğunu bildirdi.