Miroğlu’ndan, IKBY Referandumuna ilişkin açıklaması

AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu'nun, Sputnik haber ajansına verdiği röportaj çarpıtılarak yayınlandı. Miroğlu habere sert tepki gösterdi.

Ak Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu’ndan ‘’IKBY Referandumuna Destek’’ İddiasına Açıklama yaptı.

Miroğlu açıklamasında şu konulara yer verdi. “Sputnik haber ajansına verdiğim röportajın çarpıtılarak haberleştirildiğini üzüntüyle öğrenmiş bulunuyorum. Bu gazete, 'AKP'li Miroğlu’ndan Kürdistan referandumuna tam destek' gibi tuhaf bir manşet kullanarak, röportajın içeriğiyle hiç alakası olmayan bir habere imza atmıştır. Ve evet, tekrar söylüyorum referandum her şeyi herkesi yutacak bir heyula değildir. Ve bunu söylemek de Kürdistan referandumuna destek vermek değildir. Bilindiği gibi, Kuzey Irak referandumu Türkiye'de son zamanlarda en çok konuşulan ve tartışılan konu haline gelmiş bulunuyor. Hükümetimizin bu meseledeki tavrı nettir. Referandumu doğru bulmuyor, desteklemiyor ve referandumun bölgede yeni çatışma dinamiklerini harekete geçireceğini düşünüyor, ama yine hükümetimiz Erbil ve Bağdat arasındaki anlaşmazlık konularının müzakere ve diyalog yoluyla çözümünden yana bir dış politika tutumu içinde, Erbil'in Irak anayasasından kaynaklanan haklarının karşılıksız kalmaması gerektiğini düşünüyor. Bu görüşlere ve hükümetimizin ilan etmiş olduğu politikaya aynen katılıyorum.

Benim AK Parti Mardin Milletvekili olarak, her şey bir yana, bu sorunun yaşandığı coğrafya’ya sınır ve bu bakımdan da belki de Türkiye'nin bugün en 'stratejik şehri' olan bir şehrin, milletvekili olarak susmam, yorum yapmamam, ne düşündüğümü adeta bir sır gibi saklamam mümkün değildir, mümkün olmadığı gibi rasyonel bir tutum da değildir.

Bu bakımdan sözlerimi çarpıtmadan yayınlayacak olan her medya kuruluşuna konuşmak temsil ettiğim ilde yaşayan, bana oy vermiş, vermemiş vatandaşların da hakkını korumak anlamı taşır. Türkiye'de bu mesele, bana göre milli çıkarlarımızı bir çok yönden ilgilendirdiği gibi, ülkemizin, kısa orta ve uzun vadede hem kendi yurttaşlarımız olan Kürt halkıyla, hem komşu ülkelerde yaşayan Kürtlerle, ve hem bölgesel, hem uluslararası aktörlerle olan ilişkilerini etkileyecek mahiyette önemli bir meseledir.

Bu çerçevede Sputnik haber ajansına verdiğim röportajın çarpıtılarak haberleştirildiğini üzüntüyle öğrenmiş bulunuyorum. Bu gazete, 'AKP'li Miroğlu’ndan Kürdistan referandumuna tam destek' gibi tuhaf bir manşet kullanarak, röportajın içeriğiyle hiç alakası olmayan bir habere imza atmıştır.  Ve evet, tekrar söylüyorum referandum her şeyi herkesi yutacak  bir heyula değildir. Ve bunu söylemek de Kürdistan referandumuna destek vermek değildir.

Türkiye, Sykes–Picot düzeni çözülürken, geçen yüzyılın korkularıyla hareket edemez. Oysa bazı çevreler sürekli olarak bu korkuları pompalıyor ve şiddetin, askeri müdahalelerin çözüm olabileceğine kamuoyunu inandırmak istiyor.

Türkiye, Suriye ve Irak'ta çözümün taraftarı olmalı, halkları ve mezhepleri bir arada tutacak modellerin, statülerin mesela Kerkük ve Musul'da hayata geçmesi için çaba göstermelidir.

Kürt siyaseti veya Kürt meselesi denilen meselenin hafızasından gelen, bu konuda en çok konuşan ve en çok yazan üç beş aydınından biriyim.

Bir kısım medyada, daha referandumun olup olmayacağı bile belli değilken, en azından ertelenmesi ve durdurulması yönünde ikna çabaları sürüyorken, Habur'un kapatılması, gibi teklifler dahil tehlikeli ve sadece kendi vatandaşlarımızı cezalandırmaya dönüşecek 'tedbirleri' bir anda gündeme getirip ısıtanların, gerçek amaçlarının AK Parti'ye ve devlete ikinci bir 'çatışma alanı' yaratıp, Türkiye'ye '’kendi Vietnam’ını'’ hediye etme peşinde olduklarına inanıyorum.

DAİŞ, PKK ve KDP'yi aynı cephede göstererek, Türkiye'yi sınır ötesi bir operasyona hazırlamak isteyenlerin, bu ülkenin çıkarlarına uygun bir iş yaptıklarına inanmıyorum.

Türkiye'nin PKK'ya karşı verdiği mücadele haklı ve meşru bir mücadeledir. Ama bu mücadele devam ediyorken, Türkiye'yi bu defa KDP ve Erbil'le karşı karşıya getirmek, üniter birliğimize, bir arada yaşamamıza ve ulusal beka sorunumuzun geleceğine olumlu yönde hizmet edecek bir politik tutum ve strateji olmayacaktır.

Bir gazetede benimle ilgili olarak yayınlanan bu haberi, Kürt aydın ve siyasetçilerini, en çok konuşmaları gereken bir dönemde ve bir konuda susturmaya çalışmanın sıradan ve sürekli olarak tekrarlanan bir örneği gibi görüyorum.

Kendi adıma söylemek isterim ki, benim susmaya niyetim yok ve susmamayı tercih ettiğim için bugün arkamda kalabalık bir koruma grubuyla dolaşıyorum.

Ben Türkiye Milletvekiliyim, bu ülkenin vatandaşı olmaktan gurur duyuyorum, en büyük amacım ve idealim Türk ve Kürt halkının dünya durdukça bir arada, hukuk, eşitlik ve kardeşlik bağları içinde yaşamasıdır. Bu ülkede çoğunluğun bu amaca yürekten katıldığını biliyorum..

Benim yarım asra yakın siyasi hayatımda mücadelesini verdiğim bir tek şey varsa, Kürt ve Türk halkının beraber gülüp ve beraber ağlamasını arzu etmekten ibarettir.

Ankara ve Erbil arasındaki dostluğun çeyrek asır nasıl sürdüyse böyle sürmesini istiyorum.

Türkiye bu sorunun dostane çözümü için, tarihi bir misyon gücüne ve bölge halklarıyla yaşadığı asırlara dayalı mirasına ve tecrübesine uygun bir rol, bir arabulucu rol oynaması en büyük amacımız olmalıdır.

PKK'yı kırk yıl, Kürt aydınlarını ve demokrasiye inanan Kürt siyasetçileri susturarak konuştuk ve tartıştık. Sonuç ortada: Tartışıyoruz, acaba Ortadoğu'da ABD’nin müttefiki biz miyiz yoksa PKK mı?!

Müsaade edin konuşalım, daha ağzımızı açar açmaz susturmaya kalkmayın, medya  programlarına bakın ve biraz mahcubiyet duyun, Kürt  aydınları ve siyasetçileri  hariç herkes konuşuyor, ama onlar susuyor!

Susmayacağız ve konuşmaya devam edeceğiz, neyse bedeli onu da öderiz, böyle biline.."dedi.