6 Şubat 2023… Sabah Saat 04.17 7,7 ve Öğlen 13.24’te 7,6 şiddetlerinde merkez üsleri Kahramanmaraş ili; Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olmak üzere 2 ayrı büyük deprem meydana geldi. Bu depremler 10 ilde daha şiddetli bir şekilde hissedildi ve büyük yıkımlara neden oldu. En çok yıkım Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Malatya, Osmaniye, Hatay ve Kilis’te meydana gelirken, son verilere göre 35 bin 418 kişi vefat etti. Toplamda 2 bin 724 artçı deprem meydana geldi. Yani kısacası asrın felaketini yaşadık, yaşıyoruz. Yaşanan depremlerin üzerinden neredeyse 2 hafta geçti. Ve halen enkaz altından mucize kurtuluşlara şahit oluyoruz.
 

Bir Şubat Soğuğunda deprem kimleri vurdu, kimler ne zarar gördü hepsini yakından takip ettik ve takip etmeye devam ediyoruz. Çok enteresan, çok alçak, çok güzel, çok muhteşem, çok yalan, çok pislik, çok acı, çok mucize, çok değerli… Çok, çok,çok.. Yani acı ve keder adına tüm duygular yaşanıyor. Uzun yıllardır böyle bir felaketi kimse yaşamadı. 10 il gibi çok geniş alanda yaşanan ve etkisi neredeyse tüm ülkeyi ve Suriye’de de hissedilen yıkıcı bir deprem. Rabbim bir daha yaşatmasın. Vefat edenlere Yüce Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum. Yaralılara da hayırlı şifalar diliyorum.

Depremler nasıl, neden olur gibi mevzulara hiç girmeden farklı bir açıdan tabloya bakmak istiyorum. Nasılsa bu depremden herkes kendi payına bir ders mutlaka almıştır.

Depremler birçok açıdan herkes için bir imtihan. Bu gerçeği kesinlikle göz ardı etmiyoruz. İnancımız gereği Allah’ın iradesi dışında bir yaprağın bile yerinden kımıldayamayacağını biliyoruz. Bu pencereden olaya baktığımızda insan olarak bu tür olaylar karşısında acziyetimiz bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Yani Allah dilemedikçe ölmek ve kurtulmak insanın elinde değildir. Allah takdir ettiyse ikisinden biri mutlaka olacak. Ama, Allah (Celle Celalühü) insanı; kendisine kulluk vazifesini yerine getirmek için, akıl ve irade vererek imtihan için yarattı. Bu nedenle Allah’ın yarattığı imtihan dünyasında Allah’ın dediği olur.
 

Tüm bu hakikatlerin yanında, geride kalan bizler depremden ne gibi dersler çıkardık/çıkarıyoruz. Gerçekten insanların bakışı ile büyük bir felaket. İnsanların derin uyku halinde olduğu bir zaman diliminde, deprem etkisiyle çöken binaların altında can vermek,  yataktan fırlayarak uyanmak  büyük bir şok etkisi yarattı. Çünkü çok şiddetli bir sarsıntı. Depremden sonra oluşan yer yarıkları şiddetin ne denli büyük olduğunu gösterdi. Bu durumlarda insanın Rabbinden başka sığınacağı başka kimse yoktur. Kıyametin küçük bir provası gibi. Anne-babalar neredeyse çocuklarını unutup kendi canlarının derdine düştü. Ve bu çok normal. İnsanın, Allah’ın gazabından yine Allah’ın rahmetine sığınmasından başka çaresi yoktur.

Buna rağmen malesef bizi depremden daha çok yıkan husus, bu felaket durumunda bile siyasi, ekonomik ve şahsi menfaatlerini düşünen, Allah’ın adının bile anılmasına tahammül edemeyen, yapılan yardımlara çöken, dezenformasyon yaratarak, yalan haber ve paylaşımlarla halkı yanlış yönlendiren, yardım ihbarına cevap vererek enkaz altındaki depremzede ile dalga geçen insanlıktan nasibini almamış tipler, ırkçılık yaparak halkın arasına kin ve nefret tohumlarını ekmek isteyen siyasi figüranlar, hırsızlık ve yağma gibi şeytan işlerine girişen gafil kimseler ortaya çıktı. Bunlara bir tükürüğü bile fazla görüyoruz. Tek kelimeyle REZİLSİNİZ! Allah müstahakkınızı versin.

Öte yandan depremin rahmet yönünü göz önünde bulunduranlar da güzel çalışmalarda bulundu. Olayın ilk dakikalarından itibaren işini gücünü, ailesini bırakarak deprem bölgelerine koşan, yardım çalışmalarına destek için varını yoğunu ortaya koyan güzel insanlar ortaya çıktı. Ülkenin ve dünyanın dört bir yanından depremzedelere yardım seferberliği başlatıldı. STK, devletin kurumları ve münferit olarak insanlar deprem bölgelerinde çalışmalarına başladı. Tabi olayın vahametinin ortaya çıkmasının ardından bir şok durumu oldu. İlk saatlerde, -ki bu normal- geç müdahalede bulunuldu.  Bunun nedenlerinden biri AFAD’ın bölgedeki ekiplerinin çoğunluğunun enkaz altında kalması idi.  Bu denli büyük bir alanda yaşanan yıkımlara aynı anda her yere ulaşmak gerçekten çok güç. Bunu göz ardı etmemek lazım.


Bir diğer konu ise sadece deprem sonrası gündeme gelen bazı binaların usulüne göre yapılmadığı için yıkıldığı ve müteahhitlerinin sorumlu tutulmasıdır. Bazı müteahhitler yurt dışına kaçarken yakalandı. Bazısı tutuklandı. Yaptığı binayı hakkıyla yapan müteahhitleri tenzih ederiz. Ancak demirinden, betonundan çalarak binaların yıkımına neden olanlar katliam sebebidirler. Peki suçlular sadece müteahhitler mi? İmar izni ve ruhsat verenden tutun, yapı denetimine kadar, bir şekilde rüşvet ile sağlam raporu verenler de katliamın ortağıdırlar. Binaların sağlam olması ile ilgili en dikkat çeken husus ise bölgede yapılan TOKİ binalarının bu depremde hiç zarar görmemesi. Demek ki istenince oluyormuş. Neden sadece TOKİ binaları sağlam yapılıyor da normal binalar sağlam olmuyor. Bunu da düşünmek gerekiyor.

Tekrardan,  depremde vefat edenlere Yüce Allah’tan rahmet, ailelerine ,yakınlarına ve sevenlerine sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum. Allah bir daha böyle bir acıyı yaşatmasın, topyekûn ders almayı nasip etsin.  Selam ve dua ile…