‘İnsan yaşamında bazen öyle ilginç anlar, çarpıcı gelişmeler olur ki, yaşanılan bu hadiseleri hiçbir mantıksal çerçeveyle açıklamak mümkün olmaz. Yaşam denen bu döngüde hemen hemen her insan bu tür anlarla, anılarla yüzleşmiştir’ der bir Japon düşünür.

Yukarıdaki anlatıma uygun küçük bir anekdot yaşadım ve ilginç bu tezle bir biçimde yüzleştim.

Korona virüs salgını nedeniyle getirilen kısıtlamalar yüzünden bunaldığım bir zaman kesitini yaşıyordum. Korona virüs yasaklarının kalktığı 4 Haziran günüydü. Evde mahpus hayatı yaşamamın getirdiği ruhumdaki daralma ve Uzun bir süredir ülkenin ekonomik, sosyal, siyasal sorunlarını yazmaktan yorulma anlarımdan biriydi ve Ankara’da müdavimi olduğum çay bahçesine kendimi atmak için arabamla Balgat semtine doğru yola çıkmıştım. Saatler 14 yani öğlen iki sularıydı.

Direksiyon başında iken Telefonum çaldı, ekrana baktım, Mehmet ÇELİK yazıyordu.

Mardin Söz Gazetesinin sahibi ve Güneydoğu Gazeteciler Federasyonu Başkanı olan Mehmet ÇELİK çok sevdiğim, Hoşgörüsü ruhunu sarıp sarmalamış, olgun ve engin kişilikli bir arkadaşımdı. Kısa bir hal hatırdan sonra neredesin deyince ‘Ankara’dayım ya sen neredesin’ dedim. ‘Bende Ankara’ya geldim’ yanıtına çok sevinmiştim zira Mehmet Dostumu iki yıldır görmemiş, çok özlemiştim.

Hemen ‘buluşalım’ deyince ‘bende seni onun için aradım saat 15.30 gibi seni alayım, Doktor bir abimiz var hem onla tanışırsınız, kendisi hemşerimiz Dermatoloji Uzmanı.’

Bir anda ağzımdan ya galiba ben bu arkadaşla tanıştım cümleleri döküldü.

Mehmet Çelik dostumla 2 saat sonrasına sözleşip telefonu kapattık.

O esnada çay bahçesinin otoparkına girmiştim.

Çay bahçesi sakin bir hafta içi günün yorgunluğunu karşılar gibi boştu.

Kendimi şark köşesi tarzındaki tahta kanepelere bıraktım. Bir yandan yıllar öncesine gitmiştim.

Kadim dostum,30 yıldan fazla tanışık olduğum, dünya ve ahiret yoldaşım Güzel insan Prof. Dr. Şafak Güngör arkadaşım yıllar önce beni Dermatoloji Uzmanı bir arkadaşıyla tanıştırmış, birlikte yemeğe çıkmıştık ama bu kişi ile Mehmet Çelik kardeşimin tanıştırdığı kişi aynı insan mıydı acaba?

‘Yok, Artık’ diye kendi kendime mırıldandım. Koskoca Başkentte Şafak Hocamın tanıştırdığı kişi ile Mehmet kardeşimin dediği Doktor aynı insan olamazdı zira bu kadar tesadüf biraz fazlaydı, aynı insandan söz etmek çok mantıklı gelmiyordu bana.

Saatler öğlen 4 gibi Can kardeşim Mehmet Çelik beni almaya Balgat semtine gelmişti.

Birlikte Doktor Nihat Özkan Beyin işyerine doğru yola çıkarken Mehmet Çelik kardeşimle Hem Güneydoğu Anadolu Bölgesini, Hem Mardin’i hem de Ulusal meseleleri konuşuyorduk.

Bir süre sonra Mehmet Çelik kardeşimle Doktor Nihat Özkan’ın Gaziosmanpaşa’daki kendine ait özel kliniğin önüne geldik.

Merdivenlerden çıkıp geniş bir salona girdiğimizde Doktor Nihat Bey bizi kapıda karşıladı.

O kadar sıcak, içten ve samimi bir karşılamayı beklediğimi söylesem yalan olurdu.

Koltuklara oturduğumuzda zihin dünyamda yer etmiş yıllar öncesine gittim Karşımda oturan sempatik, sevimli, cana yakın insan benim yıllar öncesi tanıdığım aynı kişiydi ve hiç değişmemişti. Doktor Nihat Adeta yıllara meydan okurcasına daha genç daha karizmatik bir profil çiziyordu.

Aklıma güzel bir atasözü geldi

Dağ Dağa kavuşmaz insan insana kavuşur.

DEVAM EDECEK….