İSTANBUL (AA) - Medipol Üniversitesi Sefaköy Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü'nden Doç. Dr. Fatma Ümit Malya, genç yaş grubunda meme kanseri tanımlamasının 18 ila 45 yaş arasında görüldüğünü belirterek, "Yeni tanı alan meme kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 10'unu genç grup meme kanseri vakaları oluşturur." ifadesini kullandı.

Medipol Üniversitesi'nden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Malya, her 8 kadından birinin hayatı boyunca meme kanseri riskiyle karşı karşıya olduğuna dikkati çekti.

Malya, meme kanseri riskini artıran birçok faktör olduğunu belirterek, "En önemli faktörlerden birinin yaş olduğu bilinir. Yaşla beraber meme kanserine yakalanma olasılığı artar ve menopoz dönemi sonrasında giderek önem kazanır." ifadelerini kullandı.

Son yıllarda daha genç yaş gruplarında da meme kanserinden bahsedildiğini aktaran Malya, "Genç yaş grubunda meme kanseri tanımlaması 18 ila 45 yaş arasında görülür. Yeni tanı alan meme kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 10'unu genç grup meme kanseri vakaları oluşturur. Özellikle son dönemde artan bu sayılar konuya dikkat çekiyor." ifadelerini kullandı.

Malya, genç yaşta görülme sıklığı artan meme kanserinin tedavi sürecinde de farklılıklar olduğuna işaret ederek, "Genç yaş grubunda özellikle üretkenliğin korunması gerekir. Tedavi süresince yaşanacak menopoz belirtileriyle başa çıkma ve süreci atlatma döneminde psikolojik destek hassas konular arasında yer alır. Artan risk ile beraber gençlerde meme kanseri farkındalığı oluşturmak oldukça önemlidir." değerlendirmesinde bulundu.

Gençlerde meme kanseri oluşması yönünde en önemli risk faktörünün genetik özellikler olduğuna işaret eden Malya, şunları kaydetti:

"Genetik özelliklerde en sık karşımıza çıkan BRCA1 ve 2 genleridir. Ancak bu genetik özellik her 400 ila 600 kadında bir görüldüğünden rutin genetik taramanın önerilmemesi gerekir. Genetik taramayı yaptırması gereken grup ise kendisinde veya ailesinde erken ortaya çıkan meme, yumurtalık, pankreas ve prostat olmakla birlikte diğer yüksek genetik geçişli kanseri olan bireylerdir. BRCA1 veya 2 geni taşıyanlarda 40 yaşına kadar meme kanseri geliştirme riski yüzde 13 ila 20 olur. BRCA1 veya 2 geni taşıyan bireylerde klinik meme muayenesi 25 yaşında başlamalıdır. Her 6 ayda bir tekrarlanmalıdır. 30 yaşında mamografi ve 25 yaşında MR çekimi mutlaka başlamalıdır ve yıllık olarak tekrar edilmesi gerekir. Bu genleri taşıyanlara risk azaltmak için meme cerrahisi, estetik silikon ve benzeri uygulama süreçleri anlatılmalı ve kişiyle beraber karar verilmelidir. Bu genler ile ilişki gösterilemese bile özellikle birinci derece aile bireylerinde 50 yaşından erken meme kanseri hikayesi olan kadınlarda da tarama programına aynı şekilde erken yaşta başlanmalıdır. Diğer bir risk faktörü memeden riskli grupta olarak raporlanan bir biyopsi hikayesi olmasıdır. Bu grupta da 6 ila 12 aylık klinik meme muayenesi 30 yaşından sonra yıllık mamografi ve 25 yaşından sonra yıllık MR önerilir."

- Gençlerde meme kanseri riskini azaltmak için genel öneriler

Doç. Dr. Fatma Ümit Malya, yapılan çalışmaların doğum kontrol hapının düşük oranda meme kanseri riskini arttırdığını, ek bir risk faktörü yoksa doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda özellikli bir tarama programının uygulanmasına gerek olmadığını belirtti.

Malya, çocukluk döneminde herhangi bir kanser tedavisi için göğüs bölgesine ışın uygulanması gereken alanların yüksek genetik riski olan grup gibi düşünülerek tarama protokollerine erken başlanması gerektiğine dikkati çekti.

Hiçbir risk faktörü olmasa dahi 20 yaşından sonra her kadının kendi kendine meme muayenesi yaparak memesinin farkında olmasının çok önemli olduğuna işaret eden Malya, "Bu yaştan itibaren de 1 ila 3 yılda bir klinik meme kontrolüne gitmesi önerilir. Kendi kendine meme muayenesinin amacı, kişinin kendi memesini tanıyarak anormal bir bulgu olduğunda erken fark etmesini sağlar. Bu muayene her ay normal regl dönemi bitiminde banyoda veya sonrasında yapılmalıdır." ifadelerini kullandı.

Malya, gençlerde meme kanseri riskini azaltmak için genel önerilerin önemli olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Sağlıklı beslenme alışkanlığı içeren düşük şeker ve yağ, fazla kilodan kaçınma ve fiziksel aktivite düzeyini arttırma bunlar içinde en önemlileridir. Özellikle günümüzde bilgisayar başında geçen zamanın da artmasıyla beraber çocukluk döneminden itibaren başlayan kötü beslenme ve obezite hastalığı ile çok sık karşılaşırız. Anne babalara da bu konuda önemli görev düşmektedir. Bilgisayar başında geçirilen süre azaltılmalı, fiziksel aktiviteyi arttırıcı faaliyetler mutlaka desteklenmelidir. Fastfood beslenme alışkanlığının bir zehir kadar çocukların sağlığını olumsuz etkilediğini akıldan çıkarmamak gerekir."