kemiyet–keyfiyet dengesini daha geniş bir perspektifle; toplum, birey ve maneviyat bağlamında değerlendirilmesi.

Kıymetli okuyucularım,
Dün kemiyet–keyfiyet dengesinin kavramsal ve dinî temelini işlemeye çalışmıştık.
Bugün meseleyi daha geniş bir perspektifle; toplum, birey ve maneviyat bağlamında değerlendirelim.

4. TOPLUM PSİKOLOJİSİ AÇISINDAN

Kalabalıklar her zaman haklı değildir; nitelikli azınlıklar toplumu değiştirir.

Tarihte büyük dönüşümler:

  • Kalabalık kitlelerle değil,
  • Fikir ve ahlak açısından yüksek nitelikli küçük topluluklarla başlamıştır.

Toplum psikolojisinde buna “nitelikli çekirdek azınlık etkisi” denir.

Örneğin:

  • Bilimsel devrimleri başlatanlar az sayıdaydı.
  • İnsanı köleleştiren kalabalıklar çoktu.
  • Fakat köleliği kaldıranlar az sayıdaki nitelikli insanlardı.

Bu tam bir keyfiyet üstünlüğüdür.

5. KİŞİSEL GELİŞİM AÇISINDAN

Önemli olan çok iş yapmak değil; doğru işi doğru şekilde yapmaktır.

Kişisel gelişimde:

  • Çok kitap okumak değil, okuyup hayatına geçirmek önemlidir.
  • Çok ibadet yapmak değil, ihlâsla yapmak önemlidir.
  • Çok iş yapmak değil, etkili iş yapmak önemlidir.

İnsan büyümeyi: Çok hedef koymakta değil, Az ve anlamlı hedeflere sadık kalmakta bulur.

Bu tamamen keyfiyet merkezli bir gelişim modelidir. İnsanı yücelten şey miktar değil, mahiyettir. Büyüme, dıştan içe değil; içten dışa olur.

6. MODERN HAYAT ÖRNEKLERİ

Sosyal medya

  • Çok takipçi = kemiyet
  • Faydalı içerik = keyfiyet

Bir insanın 100 bin takipçisi olabilir ama hiçbir değer üretmeyebilir. Diğerinin 100 takipçisi olur, insanlara ışık olur.

İş hayatı

  • Çok çalışan değil,
  • Verimli çalışan başarılıdır.

İlişkiler

  • Çok arkadaş değil,
  • Bir tane sadık dost yeter.

7. MANEVÎ HAYAT AÇISINDAN

Keyfiyet = ihlâs + samimiyet + sadakat

İbadetlerde nicelikten çok nitelik önemlidir:

  • Bir dakikalık içten bir tövbe, saatlerce düşünmeden yapılan ibadetten daha üstün olabilir.
  • Bir kişinin kalbini kazanmak, yüz kişinin alkışından değerlidir.
  • Bir gözyaşı damlası, kitap dolusu kuru bilgiden daha hikmetli olabilir.

Allah katında değer, kalabalıkta değil; kalbin ihlâsındadır. Zafer çoklukta değil; nitelikte gizlidir.

Celaleddin-i Harzemşah, Cengiz Han’a karşı mücadeleye giriştiğinde kendisine “Muzaffer olacaksın” denildi. O ise tarihe geçen şu cevabı verdi:

“Vazifemiz cihad etmektir. Bizi galip etmek vazife-i İlahiyedir.”

Bu söz, insanın sorumluluğunun sonuç değil, vazife olduğunu hatırlatır. Zaferin çokluğu kemiyetin göstergesidir; fakat asıl kıymet keyfiyette, yani niyet ve sadakattedir.

Peygamberlerin hayatı da bu hakikati teyit eder. Bazı peygamberlere mahdut birkaç kişi iman etmiştir. Hz. Nuh’un oğlu, Hz. Lut’un karısı iman etmemiştir. Buna rağmen onlar peygamberlik mükâfatını eksiksiz almışlardır. Çünkü onların görevi tebliğdir; sonuç ise Allah’ın takdiridir. Hüner, kesret-i etbâ ile değil, vazife-i kudsiyeyi hakkıyla yerine getirmekle ölçülür.

Son söz: İnsan, keyfiyetten sorumludur; kemiyet ise Allah’ın takdiridir.İnsanın vazifesi, hakikati tebliğ ve mücadeleyi sürdürmektir. Zaferin çokluğu, etbâın kesreti veya görünür başarılar bizim ölçümüz değildir. Asıl ölçü, vazifenin hakkıyla yerine getirilmesidir. Kemiyet Allah’ın takdiridir, keyfiyet ise kulun sorumluluğudur.

Kemiyet göz doldurur, keyfiyet gönül doldurur.

Hakikatin teraziye vurulduğu yer, sayıların gürültüsü değil, kalplerin berraklığıdır.