1882 yılında Filistin topraklarına başlayan ve Aliyah diye adlandırılan Yahudi göçü Filistin -İsrail meselesinin başlangıcı olarak ele alınabilir... Zira bu tarihten sonra başladı göçün yoğunlaşması, yerleşim alanlarının işgali ve sonu gelmeyen savaşlar..
Kan ve gözyaşı...
1948 sonrası ve özellikle 1967 6 gün savaşı ile sınırlar iyice değişmiş ve İsrail lehine değişmeye devam etmektedir..
Bunun temel sebebi İsrail'e olan tartışmasız ABD desteği ve öte yandan Arapların iki devletli çözümden yana görünmesine rağmen ağırlıklarını koymamaları olarak net bir biçimde ifade edilebilir...


İşte egemen güçlerin yangını körüklemeleri ve coğrafyanın aslı unsurlarının ateşe su dökmekten çok izlemeleri bu meseleyi çözmemekte, çözememektedir...
Oysa çok da zor değildir çünkü istenen şey lütuf değil eşit bir yaşam hakkıdır..
Zoraki sürülen, öldürülen ve memleketi işgal edilen bir halkın feryadıdır yaşanan..
Teröre de evriliyorsa da eğer bazı bazı,çaresizliğin ve dayatılan zulmün bir neticesi olabilir mi acaba?..
Elbette terör kabul edilemez ama ya kabul edilegelen zulüm?


Mevzu ağır bu coğrafyada ez cümle...
50 yılı aşkın süredir devam edegelen bu kan ve gözyaşı dinmemekte ve dinecek gibi görünmemektedir...
Ve üstelik o kadar zalimce yaşanmaktadır ki bu savaş,hiç bir kurala tabi değildir...


Bir kısır döngü ve güç dengesizliği içerisinde çırpınan insanların bir türlü gülemediği topraklardır bu topraklar...
Ölümün kutsandığı bu diyarda yaşanan dram sona erebilecek midir?..


Üç Din için de kutsal olan bu kadim memlekette ne zaman çocuklar mermi yerine şeker yiyebilecektir?...


Kendi memleketinde tutsak olan bir halk ne zaman barış güvercinleri uçurabilecektir?..


Ortadoğu coğrafyasında ne zaman insanlar birbirlerine gülle yerine gül verebilecektir?...


Ne zaman savaşın gölgesi bitecek, barışın güneşi doğacaktır?...
Ve ne zaman kan akan bu topraklara can gelecektir?...