Yaşam

Yaşamak sorumluluksa, sorumluluğu yerine getirmek ve üretmek için egomuzu değil, özümüzü takip etmeliyiz.

Esas olan yaşatmaksa, insan onurunu ayakta tutan insani hasletleri, özgür iradeyi, özgürlüğü, bilgiyi, sorumluluğu ve ahlakı gözeterek hayata, hakikate, hakkaniyete odaklanılmalıyız. Bunu hissederek düşünce geliştirilmeliyiz. İdari çözüm ve yöntemlerde bunu gözeterek temel ihtiyaçları tamamlamayı esas almalıyız.

Hayatın özünde var olan karşılıklı bağımlılık ilkesiyle herkes madalyonun iki tarafını görerek davranırsa, herkes öteye beriye dağılmış ruhların parçalarını toplamaya uğraş verirse, o dağılmış parçalarda herkes kendini görecektir.

İnanıyorum ki, kalemine/kelamına/niyetine/eylemine saygıyı, sevgiyi, samimiyeti, sorunluluğu, merhametli farkındalığı, ahlaki tutarlılığı kazandırmayı başaranlar, hizmet ettiği alanda farklılıklar yaratırlar. Hem kendileri sevinir, hem başkalarının sevincine vesile olurlar. Bu da yaşam enerjisini arttırır.

Ruhun iktidarında tıpkı sevgi gibi kültür de eninde sonunda mecrasını bulacaktır. Ama en çok değer gördüğü yere akacaktır. Bu tespiti akılda tutmakta fayda vardır. Bu nedenle iyi bir ahlaki yapılanma içinde kendimizi geliştirirken kültürümüzü de sulamayı ihmal etmemeliyiz. Bize akması için ona değer vermeliyiz. Solduktan/öldükten sonra çiçeği sulamanın ne anlamı var?

Denilir ki: "Tenkit tüketir, takdir üretir."

O halde yapıcı eleştiriyi ihmal etmeden üretimi arttırmak için kültürel faaliyetleri takdir etme yollarını keşfetmemiz, geleceğin şekillenmesine olumlu katkı sunacağını unutmamalıyız!

Yolda olmak ve yolda kalmak için huzurunuz bol, yaşamınız güzel olsun.

Yusuf Beğtaş