İçerde sürekli susturulan, başkalarına göre şekillendirilen bir iç sesi vardır insanların.. Susturuldukça baskılanan, boğulan.. Yüreğinde ağlayan bir çocuk...

Yüreğinde bir çocuk ağlar...

   

Herkesin dışarıya adım atarken ortaya koyduğu bir dış sesi ve yanlızlığına çekilirken beliren bir iç sesi vardır...

Küçük yaşlarda çocukları bir kalıba sokarlar, kendi çocukluklarını şekillendirilen ve yaşamlarının bütününe sirayet eden bu dogmaları onlar da kendi çocuklarına uygularlar.. Çünkü herkes dışarıya göre konumlar kendini, kimse ayıplamasın diye kendilerine 'yapma ayıptır','yapma günahtır' denmiştir ve bunun neticesinde ilerde ortaya çıkacak ucubelik hesaba katılmamıştır...'Sakın! Elalem ne der?Rezil edeceksin bizi !Ağlama!Koşma!Cevap verme!'vb. birçok kalıpla baskılanan bir iç ses vardır...Baskı altında büyüyen,büyüten ve bu şekilde yetişen, yetiştiren nesiller~nesiller~nesiller... Başkalarına göre bir yaşam ve susturulan bir çocuk...

Yürekte sürekli ağlayan,

gözyaşlarında boğulan bir çocuk... Paulo Coelho'nun dediği "içimizdeki öteki"...

Bunun sonucunda çift kişilik derin bir sancı...

Tutarsız, gergin, maskeli bir yaşam..

Özgüvensiz,ürkek ve bağımlı bireyler...

Eksik yaşamlar...

Sözüm ona bir yaşam...

Toplumu oluşturan bu bireylerdir...

Bizleri yöneten bu kişilerdir...

Dışarıya, başkalarına göre şekillenen, iç sesiyle çelişki ve çatışma yaşayan bir birey mutlu olabilir mi ?...

Kendini tanımayan,kendini sevmeyen/sevemeyen bir birey başkalarına sevgi ile yaklaşabilir mi, saygılı ve hoşgörülü olabilir mi?...

Özgür olabilir mi, özgür bireyler yetiştirebilir mi?...

Yüreğinde ağlayan bir çocuk taşıyan kimse, dışarıya içten bir tebessüm yansıtabilir mi?...

Bütün anlaşmazlıkların temelinde bu 'çifte kişilik' yatıyor olabilir mi?...

İç sesini dinlemeyen, yüreğindeki çocuğu güldürmeyen insan ne özgür olabilir ne parlayan gözlerle bakabilir hayata...

Yüreğinde bir çocuk ağlar..

Ahmet Timur