Bediüzzaman Said Nursî, kadınların çalışması meselesine doğrudan ekonomik değil; daha çok ahlaki, manevi ve fıtri bir perspektiften yaklaşır.

Kıymetli okuyucularım, Kadının çalışması meselesi, modern zamanlarda sıkça tartışılan bir konu haline gelmiştir. Bediüzzaman Said Nursî, bu meseleye doğrudan ekonomik değil; daha çok ahlaki, manevi ve fıtri bir perspektiften yaklaşır. Ona göre kadının asli vazifesi, aile içinde annelik ve eşlik sorumluluğunu hakkıyla yerine getirmektir. Ancak bu, kadının sosyal hayattan soyutlanması anlamına gelmez.

Bediüzzaman, kadının çalışmasını yasaklamaz; fakat çalıştığı ortamın onun iffetini, vakarını ve manevi kimliğini koruyacak şekilde düzenlenmesi gerektiğini vurgular. Kadının çalışması, eğer aile düzenini bozuyor, çocuk terbiyesini ihmal ettiriyor veya mahremiyet sınırlarını zorluyorsa, bu durumda öncelikler yeniden gözden geçirilmelidir.

Kadının çalışması, onun yaratılış özellikleriyle uyumlu olmalı; şefkat, merhamet, sabır ve zarafet gibi fıtri meziyetlerini ortaya çıkaracak alanlarda gerçekleşmelidir. Bediüzzaman’a göre kadın, toplumun manevi yapısının korunmasında en önemli rolü üstlenir. Bu nedenle onun çalışması, sadece ekonomik değil; aynı zamanda ahlaki ve manevi bir sorumlulukla dengelenmelidir.

Kadın, hem üretken olabilir hem de ailesine ve toplumuna manevi katkı sunabilir. Önemli olan, bu üretkenliğin hangi niyetle, hangi ortamda ve hangi değerlerle yapıldığıdır.

“Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış; yuvalarına dönmeli. Hürmetleri orada, rahatları evlerde, hayatı âilede.”

Bu görüş, özellikle modernleşme sürecinde kadınların sosyal hayatta metalaştırılmasına karşı bir uyarı niteliğindedir. Kadının meta gibi sosyal alanın her köşesinde kullanılmasına, açık saçıklıkla hürmetinin zedelenmesine ve aile hayatının bozulmasına karşı bir eleştiridir. Bediüzzaman’a göre:

· Kadının en değerli yeri evidir. Ona hürmet, huzur ve vakar en çok aile ortamında verilir. Kadının asıl hürmeti ve huzuru, aile içinde, evde ve mahremiyetini koruyarak yaşadığı hayattadır.

· Modern hayat kadını metalaştırmıştır. Kadının sosyal hayatta bir “gösteri unsuru” haline gelmesi, onun izzetini zedelemiştir. Modern medeniyetin kadını “mimsiz medeniyet” anlayışıyla yuvasından koparmış, onu “mebzul metâ” (bolca tüketilen bir nesne) haline getirmiştir.

· İslam, kadını korur. Şeriat, kadını rahmetle yuvasına davet eder; onun vakarını, iffeti ve şefkatini muhafaza eder.

  • Kadın ve erkek eşit değil, fıtraten farklıdır. Bediüzzaman, kadınları şefkat yönüyle erkeklerden üstün görür, ancak mutlak eşitlik fikri fıtrata aykırıdır.
  • Kadının sosyal hayata katılımı, fıtrata ve şer’i ölçülere uygun olduğu sürece makbuldür; aksi takdirde hem kadın hem toplum zarar görecektir.

Bediüzzaman’ın Dengeli Yaklaşımı

Bediüzzaman, kadının çalışmasına tamamen karşı değildir. Ancak bu çalışmanın:

· İffetini ve vakarını koruyacak şekilde olması

· Aile düzenini bozmayacak ölçüde olması

· Manevi sorumluluklarını ihmal ettirmemesi

· Toplumun ahlaki yapısını zedelememesi.

· Zaruret varsa, uygun alanlarda çalışması gerektiğini savunr.

Kadının çalışması, onun fıtratına uygun alanlarda ve İslam’ın ölçüleri içinde gerçekleştiğinde, hem bireysel hem toplumsal fayda sağlar. Kadın yuvasından koparak değil; yuvasını merkeze alarak topluma katkı sunmalıdır.

Bunlara dikkat edilmesi halinde :

  • Kadının iffetine zarar veren sosyal baskılar önlenmiş olur,
  • Aile toplumun temeli olarak muhafaza edilmiş olur,
  • Kadının asli görevlerini (annelik, eşlik) yüceltmiş olunur.

Bediüzzaman Said Nursî’ye göre aile ve çalışma hayatı, insanın yaratılış gayesiyle, toplumsal sorumluluklarıyla ve manevi değerlerle derin bir şekilde ilişkilidir.

Aile Hayatı: Manevi Bir Mekteptir.

Bediüzzaman’a göre aile:

· İmanın ve ahlakın yaşandığı bir ortamdır. Aile, bireyin karakterinin şekillendiği ilk ve en önemli eğitim yuvasıdır.

· Kadın ve erkek birbirini tamamlayan varlıklardır. Eşler arasında sevgi, saygı ve adalet esas olmalıdır.

· Çocuk terbiyesi, Allah’a kulluk bilinciyle yapılmalıdır. Ailedeki eğitim, sadece dünyevi başarıya değil, ahiret saadetine de yönelmelidir.

· Aile, toplumun temel taşıdır. Sağlam aile yapısı, sağlam toplumun temelidir. Bu yüzden aile içi huzur, sosyal huzurun da kaynağıdır.

Çalışma Hayatı: İbadet Bilinciyle Faaliyet yapılmalıdır.

Bediüzzaman’ın çalışma hayatına bakışı oldukça derindir ve şu ilkeler üzerine kuruludur:

İlke

Açıklama

Çalışmak bir ibadettir.

“Çalışıp kazanan Allah’ın sevgili kuludur.” diyerek emeği kutsal bir faaliyet olarak görür.

Dünya bir ticarethanedir.

Ömür sermaye, dünya ise ticaret yeridir. İnsan bu sermayeyi boşa harcamamalıdır.

Atalet (tembellik) zillettir.

Tembellik insanı sefil ve rezil hale getirir. Her varlık görevini şevkle yapar; insan da öyle olmalıdır.

Emek, sosyal adaletin teminatıdır.

“Sen çalış, ben yiyeyim” anlayışı toplumsal barışı bozar. Herkes emeğiyle yaşamalıdır.

Faaliyette lezzet vardır.

Çalışmak sadece maddi değil, manevi haz da verir. Yardım etmek, üretmek, katkı sunmak insanı tatmin eder.

Sonuç ve Çağrı: “Kadının yuvası, onun izzetidir. O izzeti koruyarak çalışmak, üretmek ve topluma katkı sunmak mümkündür. Yeter ki fıtrat, iffet ve hikmet gözetilsin.”

“Kadın, sadece evin değil; toplumun da ruhudur. Onun üretkenliği, hikmetle birleştiğinde berekete dönüşür.”

“Aile, kadının şefkatiyle şekillenir; onun ilgisiyle büyür, duasıyla ayakta kalır.”

Sonraki Yazı : Aileye Dair Çok Boyutlu Bakış yazı serisinin bütüncül bir özeti.