Edebi ve Düşünsel Eserler

Edebi ve düşünsel bir eserin başarılı olup olmaması tamamen toplumun kültürel farkındalığıyla doğru orantılıdır. Çünkü edebi eser (kitap veya metin) yayınlandığı andan itibaren yazarın inisiyatifinden çıkar, okuyucunun etki alanına geçer. Onun canlanması ve hayat bulması yazarının kararıyla değil, okuyucunun (veya okuyucuların) kararı, kişiliği, kapasitesi, ufku, iç dünyası, hayali ve niyetiyle mümkündür. Çünkü edebi eser cansız bir nesne gibidir. Ona hayatiyet verecek kişi okuyucusudur.

Okuyucu ise o edebi eseri bazen “istediği” gibi yorumlar. Anlama kapasitesine göre algılar ve değerlendirir. Buradaki algılama ve yorumlama yazarın esas amacından ziyade okuyucunun neyi nasıl anladığıyla önem kazanır. Ancak bilinmelidir ki, kendini bilen ve niçin okuduğunun farkındalığı içinde olan hiçbir samimi okur, okuduğu edebi eseri “istediği gibi anlamak” üzere okumaz. Ve buna yeltenmez. Aksine okuyucunun ilk ve nihai amacı yazarın kastettiğini yakalamaya çalışmaktır. O eseri oluşturan arka plandaki felsefi düşünsel vitaminlerden tıpkı bir gıda kaynağı gibi beslenmektir.

Okuyucunun edebi eser karşısındaki konumu ve kararı canlandırmak açısından önemli olsa da, eser de okuyucunun karşısında zannedildiği kadar pasif değildir. O da bir aktör olarak kendi eylemini sözün didaktik üslubuyla ortaya koyar. Ve kendi öz anlamını ve yazarın meramını, derdini, sevgisini aktarmaktan vazgeçmez.

Yusuf Beğtaş