LÜTUF

Lütuf biz büyük bir acı ya da bunalım içindeyken

ansızın uğrar bize.

Anlamsız ve boş bir hayatın karanlık vadisinde,

Öyle amaçsız, yürüyüp giderken,

eliyle koymuş gibi, birden bulur bizi.

Sevdiğimiz ya da yabancılaştığımız

bir başka hayatın kutsallığını bozduğumuz için,

O'ndan kopuşumuzun

her zamankinden daha derin olduğunu,

daha diplerden başladığını hissettiğimizde,

evet, ansızın, sevgiyle yakalar bizi.

Kendi varlığımıza yönelmiş hoşnutsuzluğumuz,

ilgisizliğimiz, zayıflığımız, düşmanlığımız

ve yön duygusundan yoksunluğumuz

bizim için artık dayanılmaz olduğu zaman

beklenmedik biçimde

birden çıkıverir karşımıza.

Hayata dair gerçekleşmesi yıllarca,

yıllarca özlemle beklenen bütünlük olgusu

ortalıkta gözükmediği zaman, eski zorlantıların içimizde,

önceki onlarca yıl olduğu gibi

bizi yönetmeyi sürdürdükleri

ve umutsuzluğun, bütün neşemizi,

cesaretimizi yıkıp yok ettiği dönemlerde

bulutların arasında ilkbahar güneşi gibi

ansızın doğar içimize.

Böyle anlarda bazen bir ışık dalgası

içimizdeki karanlığı yararak diplere iner.

Şunu söyleyen bir ses gibidir o,

"Kabul edildiniz!"

Sizden daha büyük, sınırsızca büyük

ve sizin, adını bilmediğiniz

biri tarafından kabul edildiniz!

İşte bu olmuştur bize

Ve bu olduysa bize,

Lütuf koyduğu yerde

bulmuş ve çarpmıştır bizi!

Başka bir hayatı kabul edebilme gücü olarak

tecrübe ederiz ilahî lütfu,

bu başka hayat bizim için düşmanca

ve yorucu, tüketici olsa bile...

çünkü biliriz, hissederiz, lütufla, rahmetle

aynı Menşe'ye, aynı Kaynak'a ait olduğumuzu

ve O'nun tarafında kabul edildiğimizi.

Cinslerin, ulusların, ırkların

birbirinden trajik kopuşlarını,

hatta insanla doğa arasında doğabilecek

en büyük yabancılaşmayı aşabilen lütfu,

rahmeti, lütfu tecrübe ederiz.

Lütuf bazen bu kopuşların,

bu yabancılaşmaların içinde bizi

ait olduğumuz kimselerle

bütünleştirmek için bizi arar bulur,

ve kendini bize gösterir. Hayat, hayata aittir çünkü.

O, 'bizi arayıp bulduğu zaman'

kendimize "evet!" deme gücünü

buluruz kendimizde...

barış ruhu doldurur içimizi

ve bizi bütünleştirir...

kendimize ve birbirimize yönelik

nefret ve aşağılama yok olur gider o zaman...

benliğimiz kendi kendiyle

ve öteki herkesle, her şeyle yeniden bütünleşir...

Filozof Paul Tillich (1886-1965)

(Çeviren: Cahit Koytak)

Alıntılanan Kaynak:

Kemal Sayar, Ruhun Derin Yaraları, Kapı Yayınları, İstanbul, 7. Baskı, Eylül 2020, s. 7-9