“Şehirleri inşa ederken nesillerin ihyasını ihmal ederseniz; ihmal ettiğiniz nesiller, inşa ettiğiniz şehirleri yıkarlar.”
Bugün şehirler her gün biraz daha büyüyor. Yeni yollar, yeni binalar, yeni siteler…
Ama bütün bu büyümenin içinde, insan küçülüyor. Çünkü şehirler büyürken, ruhlarımız daralıyor.
“Şehirleri inşa ederken nesillerin ihyasını ihmal ederseniz; ihmal ettiğiniz nesiller, inşa ettiğiniz şehirleri yıkarlar.”
Bu söz bir tehdit değil; toplumsal bir intikam çağrısı da değildir. Bu, doğal bir sosyolojik gerçeğin ifadesidir.
Eğitimden, kimlikten ve anlamdan mahrum bırakılan nesiller zamanla kendilerini dışlanmış hisseder. Bu yabancılaşma, şehirle çatışmaya dönüşür: vandalizm, huzursuzluk ve kültürel tahribat olarak karşımıza çıkar.
Oysa bir şehri yaşanabilir kılan, yalnızca mimarisi değil; orada yaşayan insanların değerleri, aidiyet duygusu ve toplumsal bilincidir.
Şehir inşa etmek, taşları üst üste koymak değildir. Şehir, bir medeniyetin aynasıdır; sokaklarında insanın vicdanı, meydanlarında toplumun hafızası dolaşır.
Fakat bu aynaya bakacak, onu yaşatacak nesiller ihya edilmezse; şehir kısa sürede ruhunu kaybeder.
Geriye sadece taş ve beton kalır.
Nesillerin ihyası; eğitimle, değerlerle, kültürle mümkündür.
Tarihini, inancını, estetiğini ve merhametini unutan toplum, kendi temellerini gevşetir. Çünkü şehirleri ayakta tutan mimarlar değil, şehre ruh veren insanlardır.
İnsan inşa edilmezse, şehir ne kadar güzel olursa olsun, yıkılmaya mahkûmdur.
Bugün dünyanın pek çok yerinde görüyoruz:
Göğe uzanan binalar, ama yere kök salamayan insanlar…
Işıklı caddeler, ama kararmış gönüller…
Oysa ihya edilmiş bir nesil, karanlığı bile aydınlatır; çünkü onun inşa ettiği şehir, taşla değil, inançla örülüdür.
Bu yüzden her bina bir duvar değil, bir dua taşı olmalıdır.
Her yol, yalnızca bir güzergâh değil, bir irfan hattı olmalıdır.
Şehirlerimizi geleceğe taşımak istiyorsak, önce nesillerimizi ihya etmeliyiz.
“İhya” sadece “yetiştirmek” ya da “korumak” değildir; canlandırmak, diriltmek, ruh kazandırmak demektir.
Çünkü şehir, nesiller arası bir sözleşmedir.
Şehir inşa etmek mühendisliktir;
nesil ihya etmek ise hikmettir.
Eğer bir toplum, çocuklarını inşa etmeden şehirler inşa ederse, sonunda hem şehirlerini hem çocuklarını kaybeder.
Zira ihya edilmemiş nesil, yıkılmış bir şehrin habercisidir;
ama ihya edilmiş nesil, ebedî bir medeniyetin teminatıdır.