Öğretmenler sadece bilgi aktaran değil, aynı zamanda kültürel mirası koruyan ve toplumsal vicdanı canlı tutan kahramanlardır.
Toplumun vicdanını ve geleceğini sessizce inşa eden öğretmenler, alkış beklemeden bir milletin en güçlü temellerini atarlar. Onların emeği, kalemin ucunda yeşeren umutla birleşir; her ders, bir neslin kimliğini ve yarınlarını şekillendiren sessiz bir kahramanlık hikâyesine dönüşür.
Öğretmenin ışığı, sınıfların mütevazı köşelerinde, bir çocuğun gözlerinde parlayan merak kıvılcımında saklıdır. Onlar sadece bilgi aktaran değil; kültürel mirası koruyan, toplumsal vicdanı canlı tutan kahramanlardır.
Bir öğretmen, her sabah aynı inançla sınıfına girerken aslında yalnızca ders anlatmaya değil; umut aşılamaya, karakter inşa etmeye, insan yetiştirmeye adım atar. Kimi zaman bir anne, kimi zaman bir baba, kimi zaman hayat yolunu aydınlatan bir dost olur. Her bir öğrencide kendi geleceğini görür; her başarıda emeğinin izini, her zorlukta çözümün tohumunu bulur.
Bu nedenle öğretmenlik bir meslekten çok daha fazlasıdır: Bir gönül işidir, bir fedakârlık yoludur. Öğretmen, karşılık beklemeden verir; kalıcı izler bırakır, nesiller boyu sürecek bir miras inşa eder. Onların sabrı, sevgisi ve azmi; milletlerin yükselişinin görünmeyen ama en güçlü temelidir. Günümüz dünyasında çocukların karakter inşasında en büyük sorumluluk öğretmenlerin omuzlarındadır
Bediüzzaman Said Nursî’nin sözleri bu gerçeği daha da berraklaştırır:
"Şu zamanın dindar bir muallimine eski zamanın velileri nazarı ile bakıyorum. Çünkü eski zamanda dinî terbiye ebeveyne verilmişti, bu zamanda o vazife muallimlere verilmiş. Muallimin iyisi çok iyi, fenası da çok fena. Çünkü masum çocuklar muallimlerine çok dikkat ederler, âdeta mıknatıs gibi hocalarından ne görürse iyiyi de fenayı da çekerler. Muallimin iyisi minare başında, kötüsü kuyu dibindedir. Muallimler için ortası yoktur, ya âlay-ı illiyyinde veya esfel-i safilindedirler."
Eskiden terbiye evin duvarlarında anne ve babanın ellerindeydi. Bugün ise o mukaddes vazife, sınıfların sessiz kahramanlarına, muallimlere emanet. Çocukların kalbi saf bir ayna; ne görürse onu yansıtır. İyiyi de fenayı da… İşte bu yüzden, iyi bir öğretmen minare başı kadar yüce, kötü bir öğretmen ise kuyu dibi kadar zararlıdır.
Bediüzzaman’ın “Eğer imkânım olsa, her gün dindar bir muallime on altın lira veririm.” sözü, öğretmenin emeğine verilen değerin sembolüdür. Çünkü öğretmen yalnızca ders anlatan biri değildir; o, kalbi şekillendiren, aklı aydınlatan, karakteri yoğuran bir mimardır.
Bugün öğretmenlerimize teşekkür etmek, aslında geleceğimize teşekkür etmektir. Onların sabrı, gayreti, duası ve emeğiyle yarınlarımız daha aydınlık olacak.
Bu vesileyle; ışığıyla yolumuzu aydınlatan, yüreğiyle çocuklarımıza siper olan, sevgisiyle eğitimden bir medeniyet inşa eden tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü en içten dileklerimle kutluyorum.