Ateşin şiddeti elmasın parlaklığını artırır. Gazze’nin çilesi, imanın cevherini parlatıyor. Bu ateş, bir yanış değil; bir arınıştır.

Batılın Musallat Olması – İmtihan ve İnkışaf:

Ateşin şiddeti elmasın parlaklığını artırır. Gazze’nin çilesi, imanın cevherini parlatıyor. Bu ateş, bir yanış değil; bir arınıştır.

Bazen hak, saflaşması ve kuvvetlenmesi için batıla muvakkaten mağlup görünür. Elmasın ateşte saflaşması gibi. Allah’ın yardımı sadece maddî değildir; manevî dayanıklılık, sabır, şehadet gibi yüksek mertebeler de yardımdır. Gazze halkının direnci, sabrı ve iman gücü, görünmeyen bir ilahi yardımı temsil eder.

Peygamberler bile zulme uğramış, hicret etmiş, işkence görmüştür. Bu, hakikatin inkişafı içindir. Peygamberlerin çoğunun ümmetlerinden kötü muamele görmeleri, ülkelerinden kovulmaları, işkencelere tabi tutulmaları, Rabbani bir sır, ilahi bir hikmettir.

Batılın geçici galebesi, aslında hakkın inkişafına hizmet eder. Nihai galebe yine hakka aittir. Kur’an’da “Zulüm edenlere mühlet verilir ama sonunda helak edilirler” buyurulur.

Allah’ın yardımı bazen sabırla, bazen zamanla, bazen de görünmeyen şekillerde gelir. Yardım bazen hemen gelmez; ama hiçbir zulüm sonsuz değildir. Allah’ın adaleti, bazen sabırla, bazen gaybî yollarla, bazen de tarihin dönüm noktalarında tecelli eder.

Gazze halkı, zulüm karşısında direniş göstererek imanın izzetini temsil etmektedir. Bediüzzaman’ın anlayışına göre bu durum, zahiren mağlubiyet gibi görünse de, manevî düzlemde hakikî bir galebedir.

Çünkü hak, yalnızca kılıçla değil; sabır, dua, fedakârlık ve şehadetle de galip gelir. “Bir dakika zahmet, ebedî rahmete mukabil gelir. Şehadet, mağlubiyet değil; ebedî galebedir.”

Kur’an da zalimlerin geçici hâkimiyetini şöyle açıklar: “Zalimler, aldatıcı bir refah içindedirler; ama sonları ateştir.” (Âl-i İmrân, 196–197) Dolayısıyla İsrail’in veya başka zalim sistemlerin geçici üstünlüğü, hakka galebe değil; hakkın talim vesilesidir. Allah zalime mühlet verir, fakat asla ihmal etmez. Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.”( İbrahim Suresi 42.) "Kâfirler, kendilerine mühlet vermemizin, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara bu mühleti, ancak günahlarını artırsınlar diye veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır". (Al-i İmran Suresi 178. )

Peygamberlerin Yolunda

Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller hep galip görünmüştür.
Ama tarih onların adını lanetle anar;
Musa, İbrahim, Muhammed (s.a.v.) ise ebedî galiplerdir.

Gazze’nin mücadelesi de bu zincirin devamıdır.
Zulüm, hakikati susturamaz; sadece güçlendirir.

Bediüzzaman bu durumu veciz bir şekilde özetler: “Zaman, hakikatin avukatıdır; sabır ise onun kılıcı”

Nasıl ki atmacanın serçeye musallat olması, serçenin kabiliyetini artırır; hastalıkların insana musallat olması da tıp ilminin gelişmesine vesile olur.

Gazze: Bir Madenin İçindeki Elmas Gibi

Nasıl ki bir madende elmasla kömür, altınla toprak iç içe bulunur ve bunların birbirinden ayrılması için ateşe ihtiyaç duyulursa; Gazze’de yaşananlar da bu hakikatin bir yansımasıdır.

Gazze, adeta insanlık vicdanının sınandığı bir imtihan meydanı gibidir. Bir yanda son derece donanımlı, teknolojik üstünlüğe sahip bir güç; diğer yanda taşla, sapanla direnen bir halk. Bu manzara ilk bakışta adaletsiz bir dengesizlik gibi görünse de, hakikatte çok daha derin bir imtihan sırrını barındırır.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle:

“Din bir imtihandır. Teklif-i İlahi bir tecrübedir. Tâ ervah-ı âliye ile ervah-ı safile, müsabaka meydanında birbirinden ayrılsın.”

Cenab-ı Hak, müminlerin arasına Ebu Cehil gibi azgınları musallat eder ki, hak ile batıl, sabır ile zulüm, elmas ile kömür birbirinden ayrılsın. Gazze’de yaşananlar da bu İlahi süzgecin bir parçasıdır. Orada sadece bir toprak değil, bir ruh, bir direniş, bir hakikat ortaya çıkmaktadır.

Bu yüzden Gazze’ye sadece siyasi bir mesele olarak değil, aynı zamanda bir imtihan sahnesi, bir hak-batıl ayrışması, bir madenin içindeki elmasın ortaya çıkışı olarak da bakmak gerekir.

Sonuç olarak, hak asla yenilmez; Gazze’deki direniş, sadece bir halkın değil; insanlığın vicdanının direnişidir Hak, yalnızca kılıçla değil; sabırla, dua ile, fedakârlıkla ve şehadetle de galip gelir. Batıl, bir müddet parlayabilir; fakat o parıltı, hakikatin sabrına yenilir. Bu, tarihin en değişmez hakikatidir.

“Hak geldi, batıl zail oldu” ayeti nihai galebenin hakka ait olduğunu bildirir (İsrâ, 81)